AHİT NEDİR? ALLAH İLE KUL ARASINDAKİ İLK SÖZLEŞME NE ZAMAN YAPILDI?

Büyük âriflerden Aziz Mahmud Hüdayi, bir şiirine şöyle başlar:
"Yâr ile ettiğin ahdi unutma,
Gel gönül, dost illerine gidelim."

Buradaki “ahid”, Allah ile kul arasındaki derin bağı hatırlatır. Ahid; kesin bir söz verme, bir şeyi üstlenme ve yerine getirilmediğinde hesaba çekilme sorumluluğu taşıyan bir antlaşma demektir.

Kur’ân-ı Kerîm'de Rabbimiz, mümin kullarını ahitlerine sadık kalmaya çağırır. Sözünde durmayanları ise ağır uyarılarla ikaz eder. Zira ahit, hem kulların Rabbine hem de Rabbin kullarına verdiği sözlerin adıdır.

“BEN SİZİN RABBİNİZ DEĞİL MİYİM?”

Allah ile kul arasındaki ilk ahitleşme, Kur’an’da “Elest Bezmi” olarak bilinen ezel âleminde gerçekleşmiştir. Rabbimiz orada bütün insanları bir araya toplayarak şöyle buyurmuştur:
“Ben sizin Rabbiniz değil miyim?”
İnsanlık âlemi bu soruya hep bir ağızdan “Belâ!” (Evet, Sen bizim Rabbimizsin) diyerek cevap vermiştir. (A’râf, 172)

Bu ahitleşme öylesine önemlidir ki, Rabbimiz zaman zaman bu sözü kullarına hatırlatır. Örneğin Yasin Sûresi’nde şöyle buyurur:
“Ey Âdemoğulları! Size, ‘Şeytana kulluk etmeyin. O sizin apaçık düşmanınızdır. Bana kulluk edin, doğru yol budur!’ diye kesin söz vermedim mi?” (Yasin, 60-61)

KULLARIN VE ALLAH’IN BİRBİRİ ÜZERİNDEKİ HAKKI

Hz. Muâz İbn Cebel şöyle anlatır:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile bir yolculukta beraberdim. Bana döndü ve şöyle sordu:
“Ey Muâz! Allah’ın kullar üzerindeki hakkı, kulların da Allah üzerindeki hakkı nedir, bilir misin?”
Ben: “Allah ve Resûlü daha iyi bilir,” dedim.
Efendimiz şöyle buyurdu:

Allah’ın kullar üzerindeki hakkı, yalnızca O’na kulluk etmeleri ve hiçbir şeyi O’na ortak koşmamalarıdır. Kulların Allah üzerindeki hakkı ise, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayan kullarına azap etmemesidir.” (Buhârî, Müslim)

İşte bu karşılıklı hak, kulluk ve rahmet temelli bir ahitleşmedir. Allah, verdiği sözde asla duraksamaz. O, vaadinde sadıktır ve kullarından da sadakat ister.

ALLAH’IN AHİTLERİNE SADAKATİ VE RASÛLÜN DUASI

Kur’an'da Rabbimiz şöyle buyurur:
“Ahdine sadık olanlardan Allah’tan daha vefâlı kim olabilir?” (Tevbe, 111)

Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-, bu ezelî ahdine olan bağlılığını sabah-akşam yaptığı dualarla yenilerdi. “Seyyidü’l-istiğfar” adıyla bilinen bu dua, ahdine sadık bir kulun duasıdır:

“Allah’ım! Sen benim Rabbimsin. Senden başka ilah yoktur. Beni Sen yarattın. Ben Senin kulunum. Ezelde Sana verdiğim sözümde ve vaadimde gücüm yettiğince duruyorum. Günahımı itiraf ederim, beni bağışla. Şüphesiz ki günahları ancak Sen bağışlarsın.” (Buhârî)

Cennâtü Adn: Sadıkların Sonsuz Mülkü
Cennâtü Adn: Sadıkların Sonsuz Mülkü
İçeriği Görüntüle

AHİD SADECE KULLUKLA SINIRLI DEĞİLDİR

Elest bezmindeki söz bir başlangıçtır. Fakat ahitler sadece bu kadarıyla sınırlı değildir. Rabbimiz, kullarından çeşitli sözler alır; emir ve yasaklarla kulluğun sınırlarını çizer. Verilen her nimet bir imtihandır, yüklenen her sorumluluk bir ahitleşmedir. Mesela:

“Bana dua edin, size icabet edeyim.” (Mü’min, 60)

“Rablerinden korkanlar için, altından ırmaklar akan cennet köşkleri vardır. Bu Allah’ın vaadidir. Allah sözünden dönmez.” (Zümer, 20)

“Allah, müminlerin canlarını ve mallarını, karşılığında cenneti vererek satın almıştır.” (Tevbe, 111)

Bu ayetler, Allah’ın kullarına verdiği sözleri ve karşılığında beklediği sadakati gözler önüne serer.

KİMİLERİ SÖZÜNÜ TUTTU, KİMİLERİ BEKLİYOR

Bazı müminler, bu ezelî ahitlerini canlarıyla ödeyerek yerine getirmiştir:
“Müminlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri sözde sadık kaldılar. Kimisi bu uğurda can verdi, kimisi de beklemektedir. Onlar sözlerinden asla dönmediler.” (Ahzâb, 23)

Yani ahit sadece bir söz değil, bir bedel de ister. Kimi zaman mal, kimi zaman can, kimi zaman vakit ile ödenir. Her ahdin bir karşılığı, bir bedeli vardır.

“BANA VERDİĞİNİZ AHDE SADIK KALIN Kİ, BEN DE SİZE VERDİĞİM SÖZÜ TUTAYIM”

Kur’an’da Allah şöyle buyurur:
“Bana verdiğiniz ahdi yerine getirin ki Ben de size olan ahdimi yerine getireyim.” (Bakara, 2/40)

Bu, bir sözleşmedir. Allah’ın vaadi kesindir; O sözünden asla dönmez. Ama kul, kendi sözünü ne kadar tutarsa, Allah’ın vaadine o kadar yaklaşır.

HAKK’IN VAADİ GERÇEKTİR

Allah’ın yeryüzünü salih kullarına miras bırakacağına dair vaadi vardır. Ama bu vaad iman ve salih amele bağlıdır. Nûr Sûresi'nde şöyle buyrulur:

“Allah, içinizden iman edip sâlih ameller işleyenlere, kendilerinden öncekilere verdiği gibi yeryüzünde iktidar vereceğini, dinlerini yerleştireceğini ve korkularını güvene çevireceğini vaad etti. Çünkü onlar yalnızca Bana kulluk ederler ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar.” (Nûr, 55)

SON SÖZ: VAADLERİN HAKİKATİ ORTAYA ÇIKTIĞINDA

Ahiret sahnesinde müminler şöyle seslenecek:
“Biz Rabbimizin vaadini gerçek bulduk. Ya siz?”
Cehennemlikler ise: “Evet, biz de Rabbimizin vaadini gerçek bulduk.” diyecekler. (A’râf, 44)