Semâya yükseltilen, hikmetle yoğrulmuş bir hayat… Doğrulukta, tevazûda ve sabırda zirveye ulaşan bir peygamber… O, Hz. Âdem’in altıncı kuşaktan torunu, yeryüzünde ilk defa iğne iplik tutan, insanlık tarihinin ilk terzisi: Hz. İdris Aleyhisselâm.
Hz. İdris Aleyhisselâm’ın doğumunun Bâbil topraklarında gerçekleştiği rivâyet edilir. Daha peygamberlik gelmeden önce, kulluğun hakikatine ermiş, ibadetle meşgul olmuş, yalnızca sâlihlerle arkadaşlık etmişti. Geçimini el emeğiyle, özellikle de kendi diktiği elbiselerle sağlamasıyla bilinir. Terzilik mesleği, onunla birlikte yeryüzünde ilk defa başlamıştır. Bu yönüyle sadece mânevî bir önder değil, aynı zamanda medeniyet kurucu bir şahsiyettir.
İçinde yaşadığı toplum ise Şit Peygamber’in izinden sapmış, Kâbil’in soyundan gelen, her türlü haramı helâl gören, ahlâkî ve mânevî çöküntüye uğramış bir topluluktu. Böylesi bir karanlık çağda Allah Teâlâ, insanları tekrar hidayete çağırması için Hz. İdris’i peygamber olarak görevlendirdi.
İdris Aleyhisselâm’a otuz sahîfe indirildi. Kendisine bildirilen ilâhî emirleri kavmine tebliğ etti. İnsanları tevhide, ahlâka ve ibadete davet etti. Onlara hikmetli sözlerle nasihatlerde bulundu. Onun kavliyle hakikati dinleyen mü’minlerin sayısı bine ulaştı. Melekler cemâatler hâlinde onu ziyarete gelir, onunla sohbet ederlerdi. Bu, onun mânevî mertebesinin büyüklüğüne işarettir.
Hazret-i İdris’in hikmetli sözleri, çağlar boyunca yankılanacak derinliktedir:
“Akıllı kimsenin mertebesi yükseldikçe tevâzûu artar.”
“Nefsini temiz tutmayanın, aklı yok demektir!”
“Âhiret ile dünyâ sevgisi aslâ bir arada bulunmaz!”
“Malı çoğaldıkça mağrûr olup ahlâkını bozmaz!”
“Duâ ettiğiniz zaman niyetiniz hâlis olsun!”
Bu sözler sadece kendi kavmine değil, bugün de gönül kulağını açan her mümine ışık olmaktadır.
Kur’ân-ı Kerîm, Hz. İdris’i “sâdık” bir peygamber olarak tanıtır. Meryem Sûresi’nin 56. âyetinde şöyle buyrulur:
“Kitap’ta İdris’i de zikret! Çünkü o, çok sâdık bir peygamberdi.”
Aynı zamanda Enbiyâ Sûresi’nde de sabır ve sâlih kimselerle birlikte anılır:
“İsmâîl, İdrîs ve Zülkifl hakkında anlattığımızı da hatırla! Onların her biri sabredenlerdendi. Onları rahmetimize dâhil ettik! Çünkü onlar, sâlih kimselerdendi.”
Hz. İdris’in hayatının en dikkat çekici yönlerinden biri, semâya yükseltilmesidir. Meryem Sûresi’nin 57. âyetinde bu hakikat açıkça beyan edilir:
“Biz O’nu yüksek bir mekâna kaldırdık!”
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Mirac gecesi dördüncü kat semâda Hz. İdris’le karşılaşmış ve onunla selâmlaşmıştır. Buhârî ve Müslim’de geçen rivâyete göre Hz. Cebrâil:
“Bu gördüğün İdris’tir. O’na selâm ver!” demiş; Efendimiz de selâm verince İdris Aleyhisselâm şöyle karşılık vermiştir:
“Merhaba sâlih kardeş, sâlih Peygamber!”
Bu sahne, iki büyük peygamberin göklerdeki buluşmasına dair nebevî bir tanıklıktır. Bazı âlimler, Hz. İdris’in hâlen hayatta olduğunu, semâda yaşadığını da ifade ederler. Bu, onun müstesnâ konumuna işaret eder.
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hz. İdris ile Hz. Îsâ’nın melekler gibi riyâzatla yaşadığını ve bu yüzden semâya kaldırıldıklarını söyler:
“Onlar âdeta yemez içmez hâle geldiler. Meleklerle hemcins oldular ve semâya alındılar.”
Bu da gösteriyor ki, nefis terbiyesi ve ruh tezkiyesiyle beşerî sıfatlar aşılabilir, melekî mertebelere ulaşılabilir.
Ayrıca, Hz. İdris sadece mânevî kemâliyle değil, maddî gelişmelerin de öncüsüdür. Hz. Âdem’in ziraatte öncü oluşu gibi, o da insanlık tarihinde terziliği başlatmış, elbise dikmeyi öğretmiştir. Yazının gelişmesi de onun zamanında hız kazanmıştır. Böylece hem ruh hem medeniyet inşasında örnek bir şahsiyet olmuştur.