Müslüman halklar, dünya kamuoyunda maalesef yeterince sesini yükseltemiyor. Sesini çıkaranlar ise ya bastırılıyor ya da bir şekilde susturuluyor.
Gazze’de yaşanan vahşet, soykırım ve katliamların ardı arkası kesilmiyor. Her gün yeni bir acı, yeni bir yıkım ve yeni bir trajedi ile uyanıyor dünya. Bunca yaşanan insanlık dışı zulme karşı sergilenen sessizlik, bu katliamları daha da katmerleştiriyor. Artık dünya, bu vahşet karşısında susmayı bilinçli olarak tercih ediyor. Sessizliğin kendisi, zalim siyonistlerin cesaretini artıran bir araca dönüşmüş durumda.
Müslüman halklar, dünya kamuoyunda maalesef yeterince sesini yükseltemiyor. Sesini çıkaranlar ise ya bastırılıyor ya da bir şekilde susturuluyor. Bugün Gazze’de yaşananlar, tarihin tanıklık ettiği en büyük ve en acımasız katliamlar arasında yerini alıyor. Her şey bir film sahnesi gibi tekrar tekrar yaşanıyor. Herkes izliyor, biliyor, görüyor ama kimse durdurmuyor.
Bu soykırımın durdurulamamasının nedeni ne güçsüzlük, ne imkânsızlık, ne de çaresizliktir. Asıl mesele, dünyanın çıkarları uğruna susmayı tercih etmesidir. İslam ümmetinin sözde liderlerinin bu trajediye karşı sessiz kalması, büyük bir utanç vesikası olarak hafızalara kazınıyor.
Evet, Kudüs davası çok kıymetli ve çok değerli bir davadır. Ama bu dava, samimiyet, ihlas ve şuurla yola çıkacak liderleri bekliyor. Kudüs davası, gösterişi asla kabul etmez. Gösteriş için yola çıkanların ne hâle düştüğüne defalarca şahit olduk. Bu dava, yürekten inanmış, yükü omuzlamaya hazır dava adamlarını bekliyor.
Unutmayalım ki, Kudüs’ün özgürleşmesi, sadece bir toprak parçasının değil; İslam coğrafyasının küllerinden yeniden doğuşunun, insanlığa adaletin ve barışın yeniden gelişinin habercisi olacaktır.
Ancak siyonizm, bu coğrafyanın içinde var olduğu sürece; ne huzur, ne barış, ne de geleceğe dair bir umut kalacaktır. Bu nedenle siyonizm mutlaka ama mutlaka bu topraklardan sökülüp atılmalıdır.
Gazze’de yaşananlar, tarih sayfalarına bir kara leke olarak yazılacaktır. Buna şahit olanlar, sessiz kalanlar ve umursamayanlar, nasıl ki Kerbela’da Hz. Hüseyin ve Ehlibeyt hunharca şehit edildiğinde sessiz kalanlar tarihin utanç sayfalarına yazıldıysa; aynı şekilde bu asrın Kerbela’sına sessiz kalanlar da aynı utançla anılacaktır.
Bizden sonraki nesillere bırakabileceğimiz ne bir kahramanlık, ne de bir izzet kalıyor. Geriye sadece sessizliğimizin, acziyetimizin ve zilletimizin izleri kalıyor. Bu ayıp ve bu zillet hem dünyada üzerimize yapışmış bir kara leke olarak duracak, hem de ahirette Allah’ın huzurunda ağır bir hesap olarak karşımıza çıkacaktır.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur:
“Ve Allah, zalimlerin hiçbirini kurtarmaz.”
(Muhammed Suresi, 47:15)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ise şöyle buyurur:
“Kim bir zalimi görüp de ona ‘Sen zalimsin’ demezse, Allah onun amellerini kabul etmez.”
(Taberani, Mu’cemü’l-Kebir)
Bugün, hakkı ve adaleti savunmayan her ses, zalimin yanında yer alır. Gazze, sadece Filistin’in değil; tüm insanlığın vicdan sınavıdır.
Suskunluk, suça ortaklıktır!