İslam coğrafyası… İki milyarı aşkın nüfusa sahip, 57 bağımsız devletten oluşan bir ümmet.
Ama ne acıdır ki, bu büyük kitlenin içinden, Gazzeli mazlumlara barışçıl yardım ulaştırmak için yola çıkan Medleen gemisindeki 12 sivil aktivisti koruyacak tek bir devlet çıkamadı.
Yalnızca “kınıyoruz” dediler…
Evet, her trajedide olduğu gibi, yine o içi boş, en meşhur goygoy cümlesi döküldü dudaklardan.
Gazzeli çocuklar yanarken, anneler enkaz altından yavrularının cansız bedenlerini çıkarırken, ümmetin liderleri saraylarının sıcak koltuklarında sessizliği tercih etti.
Oysa susmak, bu çağın en büyük suçu oldu.
Gazze halkı asil bir halktır.
Onlar sadece toprağını değil, onurunu, şerefini ve insanlığını savunuyor.
Bizden yardım istemeleri, onlar için büyük bir hayal kırıklığıdır.
Bu kadar büyük bir ümmetin, bir avuç mazluma yardım etmekten aciz kalması; bizim için zillettir.
Bu dünya bir imtihan yeridir.
Medleen’de, Gazze’de, Kudüs’te yaşananlar, bu imtihanın en ağır sorularıdır.
Ve yarın Mahkeme-i Kübra’da, Rabbimiz bize “Gazze için ne yaptın?” diye sorduğunda, verecek bir cevabımız olmayacak.
Bu tek soru, bizim için cehenneme girmek adına yeterli bir sebeptir.
Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Zulmedenlere meyletmeyin, yoksa size ateş dokunur…”
(Hud Suresi, 113)
Ve Resulullah (sav) şöyle buyuruyor:
“Sizden her biri, zulme engel olmaktan sorumludur.”
(Müslim, İman 78)
İslam ümmeti bugün zilletin en koyu karanlığında.
Sessiz, korkak ve dağınık.
Ama bu sessizlik, Allah’ın huzurunda çok ağır bir hesap olarak önümüze konacak.
O gün hiçbir mazeret kabul edilmeyecek.
Medleen yalnız değildi… Ama ümmet yalnız bıraktı.
Artık sadece kınamak değil, kalkmak vakti.
Artık sadece ağlamak değil, aramak vakti:
Adaleti… İzzeti… Vahdeti…
Unutma ey ümmet, sessizliğin bedeli ateş olabilir.