Bugün İslam coğrafyasının dört bir yanında akan kan, yıkılan şehirler ve parçalanan topluluklar, yalnızca siyasi ya da askeri zaafların değil, çok daha derin bir sorunun neticesidir: Ümmet bilincinin kaybı.
Ümmet Ne Demektir?
“Ümmet” kelimesi, aynı inancı paylaşan, ortak bir hedefe yürüyen, birbirini kardeş bilen topluluğu ifade eder. Kur’an’da Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Şüphesiz bu sizin ümmetiniz, tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. O hâlde Bana kulluk edin.”
(Enbiyâ, 21/92)
Peygamber Efendimiz (sav) de, farklı ırk, kavim, soy, coğrafya fark etmeksizin Müslümanları bir vücudun azaları gibi tanımlar:
“Müminler birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamette ve şefkat göstermede bir vücut gibidir. Vücudun bir organı rahatsız olursa, diğer organlar da bu sebeple uykusuz kalır ve ateşler içinde kıvranır.”
(Buhârî, Edeb, 27)
Ne var ki bugün bu vücut paramparça…
Gazze: Ümmetin Vicdan Aynası
Gazze’de aylardır yaşanan vahşet, sadece Filistinlilerin değil, bütün bir ümmetin sınavıdır. Bombaların altında can veren bebekler, açlıkla boğuşan yaşlılar ve umutları tükenmiş bir halk, bizlere şunu haykırıyor: “Neredesiniz ey ümmet?”
Güçlü bir ümmet, kardeşlerinin acısıyla sarsılır. Fakat ne yazık ki bugün ümmet, parçalara bölünmüş, coğrafi sınırlarla ayrılmış, mezhep, etnisite ve siyasi kamplaşmalarla bölünmüş durumda. Herkes kendi derdine düşmüş; ümmetin derdi, yetim kalmış.
Neden Bu Hale Geldik?
1. Kur’an’dan ve Sünnet’ten Uzaklaşmak:
Kur’an ve sünnet, birlik ve kardeşliğin temelini oluşturur. Ancak İslam toplumları zamanla bu iki kaynaktan uzaklaştı; yerine milliyetçilik, mezhepçilik, menfaatçilik geçti. Oysa Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, parçalanmayın.”
(Âl-i İmrân, 3/103)
2. Dünya Sevgisi ve Ölüm Korkusu:
Peygamberimiz (sav) şöyle buyurur:
“Siz dünyayı sevecek ve ölümden nefret edeceksiniz. Bu yüzden Allah düşmanlarınızın kalbine sizin korkunuzu salacak ve sizin kalbinizden heybetinizi alacak.”
(Ebû Dâvûd, Melâhim, 5)
Bugün ümmetin büyük kısmı lüks, rahatlık, bireysellik peşinde koşuyor. Kudüs işgal altındayken tatil planları yapan kalpler var. Acıyı ekranın ötesinde seyreden, dua etmeyi bile unutan bir topluluk haline geldik.
3. Adaletin Zayıflaması:
Hilafet döneminden sonra İslam coğrafyasında adaletin yerini zulüm, liyakatin yerini torpil, ümmetin yerini ulus-devletler aldı. Her devlet kendi çıkarını ümmetin çıkarından üstün tuttu. Oysa Peygamberimiz (sav), en büyük devlet politikası olarak adaleti esas aldı.
⸻
Çözüm Nerede?
1. Kur’an ve Sünnet’e Dönmek:
Sözde değil, özde bir dönüş. Hayatın her alanında Allah’ın emirlerini esas alan, Rasulullah’ın örnekliğini yaşatan bir topluma dönüş. Bu, bireyden başlar, ailede yayılır, toplumda kökleşir.
2. Ümmet Bilinciyle Yetişen Nesiller:
Çocuklarımıza ümmet sevgisini öğretmezsek, ekranlarda gördükleri acılara duyarsız büyürler. Gazze’yi, Doğu Türkistan’ı, Yemen’i, Arakan’ı tanımayan bir nesil, ümmet olamaz. Peygamberimizin Ensar-Muhacir kardeşliğini örnek alan eğitim modelleriyle, sınırların ötesine bakan gönüller inşa etmeliyiz.
3. İhlaslı Liderlik ve Kolektif Hareket:
Kendi nefsinden sıyrılmış, ümmetin yükünü taşıyacak liderler… Ama sadece liderlerle değil, halkla birlikte ayağa kalkacak bir bilinç… Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Bir kavim kendisini değiştirmedikçe, Allah da onların durumunu değiştirmez.”
(Ra’d, 13/11)
4. Dua ve Fiilî Mücadele:
Dua, ümmetin silahıdır ama sadece dille değil; fiilî dualarla da desteklenmeli: mazluma yardım, zalime karşı duruş, boykot, bilinçlenme ve hakkı savunma ile…
Selam ve dua ile hayırlı cumalar.