İslam tarihinin sayfalarında, cesaretin, fedakarlığın ve sarsılmaz imanın en parlak yıldızlarından biri olarak parlayan Nesîbe Hatun (r.anhâ) sadece bir sahâbî değil, aynı zamanda İslam’ın yükselişinde canını ve ruhunu ortaya koymuş bir kahramandır. O, sıradan bir kadın değil; İman ve cesaretle yoğrulmuş, Allah yolunda yürüyen gerçek bir “Ümmü Ümâre”, yani “Komutanların Annesi” idi.

Medine’de Doğuş ve İlk İnanç Adımları

Medine’nin Hazrec kabilesinden gelen Nesîbe, ailesinin köklü ve saygın fertlerindendi. Asıl adı Nesîbe binti Kab olan bu yiğit kadın, Yesrib’in tarihî atmosferinde doğup büyüdü. Babası Ka’b ibn Amr, annesi ise Rebab binti Abdullah’tı. İlk evliliğini Yesrib’in delikanlılarından Zeyd İbni Âsım ile yaptı. İki oğlu Abdullah ve Habîb ile birlikte mütevazı ama iman dolu bir yuva kurdu.

Mekke’den yükselen İslam’ın nuru, Yesrib’in kapılarını çaldığında Nesîbe ve ailesi de bu ilahi çağrının karşısında durmadı. Mus’ab İbni Umeyr vasıtasıyla İslam’ı duyan Nesîbe ve Zeyd, gönüllerini Allah’a teslim ederek Akabe Biatı’na katılan ilk iki kadın arasında yer aldı. Bu biat, sadece bir söz değil, canı ve malı Allah yolunda feda etmek anlamına geliyordu.

Akabe Biatı ve Yeni Bir Başlangıç

Akabe Biatı, Yesrib Müslümanları için bir dönüm noktasıydı. Nesîbe ve kocası Zeyd, “Allah ve Rasûlü yolunda her şeyimizi feda edeceğiz” diyerek bu kutsal sözle kalplerini mühürlediler. Bu biat, onları sadece Medine’nin değil, İslam’ın öncü neferleri haline getirdi. Ve o günlerden sonra hayatları tamamen değişti; artık birer iman neferi, fedakâr birer savaşçıydılar.

Uhud’un Kanlı Meydanında Cesaretin Sembolü

İslam’ın ilk büyük sınavlarından biri olan Uhud Savaşı’nda, Nesîbe Hatun’un kahramanlığı tarih sayfalarına nakşedildi. O, sadece evde dua eden, geride bekleyen bir kadın değildi. Kılıcını kuşandı, kalkanını eline aldı ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) etrafını saran düşman oklarının arasına atladı. Kan ve toz içinde, Yaralılar arasında cesaretle savaştı.

Peygamberimizin yanındaydı, yanında iki oğlu Abdullah ve Habîb ile kocası Zeyd de vardı. Düşmanın oklarını göğsüne siper eden Nesîbe, 12-13 yerinden yaralandı. En ağır yarası omuzundaydı; bu yara bir yıl boyunca tedavi gördü ama o yılgınlık göstermedi, imanını zedelemedi.

O, savaşın en şiddetli anında dahi Peygamberimizi korumak için gözünü kırpmadı. Oğlu Abdullah’a: “Müşriklere karşı kılıcını savun!” dedi. Ve Peygamber Efendimiz onu görünce, “Uhud’da sağıma, soluma baktığımda Nesîbe’yi görüyordum, beni koruyordu” diyerek onun cesaretini yüceltti.

Allah’ın Müjdesi: Cennette Komşuluk Duası

Nesîbe’nin kahramanlığı, Allah Resulü’nün duasıyla taçlandı. Peygamber Efendimiz, “Ev halkınızı Allah mübarek kılsın. Senin ve annenin makamı, diğer makamların hepsinden hayırlıdır. Allah sizin ailenize rahmet etsin” buyurdu. Bu müjdeye karşı Nesîbe Hatun, “Ya Rasûlallah! Duâ et de cennette sana komşu olalım” diye ricada bulundu. O anda Efendimiz hemen, “Allah’ım! Bunları, cennette bana komşu ve arkadaş eyle!” diye duâ etti.

Bu duâ, Nesîbe için dünyadaki en büyük mutluluk ve onurdu. O artık dünyada ne musibet gelirse gelsin, hiç önemi olmadığını söyleyerek gönlündeki sarsılmaz imanını gösterdi.

Fedakârlığın Simgesi: Oruçlu Yanında Yemek Yemek

Ahiret Hayatının 8 Safhası.
Ahiret Hayatının 8 Safhası.
İçeriği Görüntüle

Nesîbe Hatun, Peygamber Efendimiz’in yanında iken bile ibadet hassasiyetinden taviz vermedi. Bir gün hastalanıp yaraları sarılırken, Efendimiz ailesini ziyarete geldi. Nesîbe sofra hazırlamış ama oruçlu olduğu için sofraya oturmak istememişti. Peygamber Efendimiz, “Gel! Sen de ye.” dedi. Nesîbe de oruçlu olduğunu söyledi. Bunun üzerine Efendimiz, “Bir oruçlunun yanında yemek yendiği vakit, yemekten kalkıncaya kadar melekler oruçluya dua ederler.” buyurdu. Bu söz, Nesîbe’nin kalbini sevgiyle doldurdu.

Savaşların Kadını: Hayber, Huneyn ve Yemame

Uhud Savaşı’ndan sonra Nesîbe Hatun, İslam ordusunun birçok önemli seferinde yer aldı. Hayber ve Huneyn savaşlarında cesaretle mücadele etti, Bey’at-i Rıdvan’da bulunarak ümmetin ortak iradesine şahitlik etti. Hz. Ebû Bekir (r.a.) döneminde ortaya çıkan yalancı peygamber Museylime’ye karşı hazırlanan orduda oğlu Abdullah ile birlikte savaşarak büyük kahramanlıklar gösterdi. Yemame Harbi’nde Vahşi’ye yardım ederek Müseylime’nin öldürülmesinde pay sahibi oldu.

“Komutanların Annesi”

Ümmü Ümâre künyesiyle anılan Nesîbe Hatun, sadece bir anne değil, aynı zamanda evladını İslam için yetiştiren, onlara cesaret ve fedakarlık aşılayan bir komutandı. O, çocuklarını kılıç sallamaya, imanını korumaya ve cihad meydanlarına yollarken asla endişe etmedi; çünkü biliyordu ki onların yüreği Allah’a bağlı, elleri Peygamber’in izinde.

Vefat ve Miras

Hz. Ömer (r.a.) devrinde Medine’de vefat ettiği rivayet edilen Nesîbe Hatun, Bakî kabristanlığına defnedildi. Onun cesareti, fedakarlığı ve imanıyla yoğrulmuş hayatı, İslam tarihine ışık tutan örneklerle doludur. Rabbimizden onun şefaatini niyaz ediyoruz.

Son Söz

Nesîbe Hatun, imanıyla, cesaretiyle, fedakarlığıyla bütün zamanların kadınlarına ilham kaynağıdır. Onun hayatı, iman eden her insanın kalbine cesaret, yılmazlık ve azim tohumları eker. O sadece tarih sayfalarında değil, her iman edenin yüreğinde yaşamaktadır. İman yolunda yorulmayan, yılmayan, Allah’ın rızası için savaşan herkes onun izinde yürüyebilir.

Ey gönül! Nesîbe Hatun’un azim ve fedakarlığını anlamadan, iman yolunda yürüyemezsin. Onun kahramanlığı, bize her zaman güç ve umut verecek; “Cennetin Komşusu” unvanını hakkıyla taşıyan bu mübarek kadın, nice nesillere ışık olmaya devam edecektir.