HABER MERKEZİ - Âlemlere rahmet olarak gönderilen ve kâinâtın yüzüsuyu hürmetine yaratıldığı Fahr-i Kâinât Efendimiz sallâllâhu aleyhi ve sellem, sahip olduğu bütün ulvî haslet ve fazîletlere rağmen dâimâ “Övünmek yok!” buyurarak tevâzû ve mahviyet hâlini muhâfaza etmiştir.

Nitekim bir gün ashâb-ı kirâm kendi aralarında konuşuyorlardı. Allâh’ın, yarattığı insanlardan biri olan Hazret-i İbrâhim aleyhisselam’ı halîl/dost edinmesine, Hazret-i Mûsâ aleyhisselam ile konuşmasına, Hazret-i Îsâ aleyhisselam’ın O’nun kelimesi ve rûhu olmasına ve Hazret-i Âdem aleyhisselam’ı seçmesine taaccüb etmişlerdi. Efendimiz yanlarına geldi ve onların konuşmalarını işitti.

Bunun üzerine; “Evet, bahsettiğiniz gibi.” diyerek o peygamberlerin durumunun aynen öyle olduğunu bildirdi, sonra da kendi vasıflarını şöyle zikretti:

“Ben Rasûllerin efendisiyim, lâkin övünmek yok! Ben peygamberlerin sonuncusuyum, ancak övünmek yok! İlk şefaat edecek ve şefaati ilk olarak kabûl edilecek olan da benim, ancak (bunları aslâ) övünmek için söylemiyorum.” (Dârimî, Mukaddime, 8)

"Tefekkürsüz Kulluk Eksik mi Kalır?"
"Tefekkürsüz Kulluk Eksik mi Kalır?"
İçeriği Görüntüle

“Kıyâmet günü, yer yarılıp açıldığında ilk defa (diriltilecek olan) benim, ancak övünmek için söylemiyorum. Hamd sancağı bana verilecek, ancak bununla da övünmüyorum! Ben kıyâmet gününde insanların efendisiyim, ancak övünmek yok! Kıyâmet günü cennete ilk girecek benim, ancak bunu da övünç vesîlesi yapmıyorum.” (Dârimî, Mukaddime, 8. Ayrıca bkz. Tirmizî, Menâkıb, 1/3616)