FURKÂN SÛRESİ 30. ÂYET: PEYGAMBER’İN YÜREK YAKAN ŞİKÂYETİ
Kur’ân-ı Kerîm, kıyamete kadar insanlığa yol göstermek için gönderilen ilâhî bir hitaptır. Ancak ne acıdır ki, gönderildiği ümmetin bir kısmı bu hitabı ya hiç duymamış gibi ya da duysa da önemsememiştir. Furkân Sûresi’nin 30. âyetinde, Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-, bu acı gerçeği dile getirerek şöyle der:
“Ey Rabbim! Kavmim bu Kur’ân’ı terk edilmiş bir hâle getirdi.”
(Furkân, 25/30)
Bu cümle, kıyamet günü yaşanacak bir şikâyetin ötesinde, dünya hayatında da Efendimiz’in çektiği derin bir ızdırabın ifadesidir. Zira Kur’ân, sadece okunmak için değil; anlaşılmak, yaşanmak ve hayatın merkezine yerleştirilmek için indirilmiştir.
TERK EDİLMİŞ KUR’ÂN: SADECE İNKÂR DEĞİL, İHMAL DE BİR TERKTİR
Tefsirlerde belirtildiği gibi bu “terk”, sadece Kur’ân’a inanmayan inkârcıların değil, onu ihmal eden, hayatına geçirmeyen, okumayı terk eden, hükümlerini eğlence veya alay konusu hâline getiren herkesin durumunu kapsar.
Bir hadis-i şerifte Kur’ân’ın kıyamet günü, kendisini okuyup yaşamayan kişiyi şikâyet edeceği bildirilmiştir:
“Kim Kur’ân’ı öğrenip mushafını bir kenara asar, onu sık sık okumaz ve yüzüne bile bakmazsa; kıyamet günü Kur’ân gelir ve o kişinin yakasına yapışarak şikâyet eder.”
(Kurtubî, el-Câmi‘)
ALLAH RESÛLÜ TESKİN EDİLİYOR
Cenâb-ı Hak, bu derin şikâyet karşısında sevgili Peygamberi’ni teselli eder. Çünkü her peygamberin karşısına, hakikati inkâr eden, düşmanlık eden topluluklar çıkmıştır. Tıpkı Hz. Âdem’e İblîs, Hz. Mûsâ’ya Firavun, Hz. İbrâhim’e Nemrud çıktığı gibi…
Rabbimiz, Rasûlü’ne sabrı ve mücadeleyi emrederken şu güvenceyi verir:
“Doğru yolda ilerlemek isteyen kulların rehberi olarak Rabbin yeterlidir. Yardım edici olarak da O yeter.”
(Furkân, 25/31)
KUR’ÂN BİZE ŞİKÂYETÇİ Mİ YOKSA ŞEFÂATÇİ Mİ OLACAK?
Bu âyet, her bir mümini kendini sorgulamaya davet eder:
-
Kur’ân bizim hayatımızda ne kadar yer tutuyor?
-
Sadece Ramazan’da mı açıyoruz?
-
Okuyup geçiyor muyuz, yoksa anlamını idrak edip yaşıyor muyuz?
Kur’ân, kıyamet günü kimine şefaatçi olacak, kimini ise şikâyet edecek. Bu seçim bizim elimizde. Ya “okunan ama yaşanmayan” bir kitap olarak terk ederiz onu; ya da hayat rehberimiz yaparak şefaatine nâil oluruz.
SON MESAJ:
Unutmayalım ki Kur’ân terk edilmek için değil, yaşanmak için indirilmiştir. O’na ne kadar değer verir, ne kadar yaşarsak; kıyamet gününde de o kadar savunucumuz olacaktır. Kur’ân’ın “mahcûr” kalmasına sebep olanlardan değil, onunla hayat bulanlardan olalım...