“Karşısındakini değil, kendi tarafını da eleştirdi.” Bu sözler, Filistinli karikatürist Naci el-Ali'nin duruşunu ve sanatını en çarpıcı şekilde özetliyor. Onun çizgileri yalnızca düşmana karşı değil, kendi halkı içindeki yozlaşmaya ve ikiyüzlülüğe karşı da dik bir duruş sergiliyordu. O, kalemini hiçbir zaman propaganda malzemesi haline getirmedi. Ne maddi çıkar ne de politik baskılar onu fikrinden döndürebildi.

El-Ali’nin oğlu Halid’in ifadeleri de bu gerçeğin altını çiziyor. “Fikirlerini para veya başka bir şey için değiştirmedi. Davasına sadıktı. Suikasta uğraması da bunun bir kanıtı,” diyen Halid, babasının yıllar boyunca ölüm tehditleri aldığını ve suikastın, onu susturmak isteyenlerin son çaresi olduğunu belirtiyor.

Halid el-Ali, babasının suikasta uğradıktan sonra yaşam mücadelesi verdiğini ve İngiltere’deki hastanede tedavi altında geçen günlerinin ardından 29 Ağustos 1987’de hayatını kaybettiğini anlatıyor. Ne acıdır ki, üzerinden on yıllar geçmesine rağmen bu hain saldırının failleri hâlâ adalet önüne çıkarılamadı. Olayla ilgili başlatılan soruşturma ise sonuçsuz kaldı.

Naci el-Ali'nin sanatı, sadece çizim değil; halkının sesi, vicdanın kalemle ifadesiydi. Onun karikatürleri, halkının acılarını, öfkesini, umudunu ve direnişini bir araya getiriyordu. Kalemiyle zalimi sarsan el-Ali, baskıya boyun eğmeyen nadir figürlerden biri olarak hafızalara kazındı. Her karikatürü bir tokat gibi patlayan usta çizer, eleştirel çizgisiyle sadece İsrail’i değil, Arap yönetimlerini, Filistin içindeki yozlaşmayı ve sahte barış söylemlerini de hedef aldı.

Halid’in aktardığına göre, Naci el-Ali’nin Filistin’e bakışı nettir. “Babamın davası Filistin'di. Babam, Filistin halkı için herhangi bir olumlu sonuç vermesi düşünülen sözde barış sürecine asla inanmadı. Bunun bizi hiçbir sonuca ulaştırmayacağını çok önceden söyledi.” Bu tavır, onun çizgilerine de yansımıştı. Karikatürlerinde, adeta halkına hitap eden bir davet vardı: Onuru çiğnenen, yurdu elinden alınan bir halk, ancak kendi iradesiyle özgürlüğünü kazanabilirdi.

Halid, babasının bir çiziminde sarf ettiği şu sözün onun düşünce dünyasını özetlediğini vurguluyor:

“Güç yoluyla elden giden şey ancak güç yoluyla geri alınabilir.”

Bu cümle, el-Ali’nin ne kadar kararlı, inançlı ve ilkeli bir duruş sergilediğinin en açık göstergesi. Onun çizgilerindeki bu netlik, birçok kişi için ilham, zalimler için ise tehdit anlamına geliyordu.

El-Ali’nin hikâyesi, sanatın bir halkın vicdanı olduğuna dair güçlü bir örnek sunuyor. Kalemini hakikat uğruna kullanan, adalet ve özgürlük için savaşan bu karikatürist, aramızdan ayrılmış olsa da çizgileriyle yaşamaya devam ediyor. Onun çizdiği her figür, susturulmak istenen bir halkın çığlığı olarak hâlâ duvarlarda, kitaplarda ve vicdanlarda yankılanıyor.

Ancak geriye, hâlâ cevapsız kalan bir soru kalıyor:

Naci el-Ali’nin kalemini susturan karanlık eller, neden hâlâ yargı önüne çıkarılamadı?

"Tefekkürsüz Kulluk Eksik mi Kalır?"
"Tefekkürsüz Kulluk Eksik mi Kalır?"
İçeriği Görüntüle

Ve bir cevap daha:

Çünkü hakikati söyleyen bir kalemi susturmak kolaydır ama onun yankısını susturmak mümkün değildir.