Lehviyyat ve mâlâyânî, insanın unutkanlık ve gaflet hâlinin dışa vurumu olarak karşımıza çıkar. Yalnızca ibadet için yaratıldığımız dünya hayatında, asıl görevimizi unutturmak suretiyle eğlence ve gündelik işlerin daha önemli, sevimli ve heyecanlı hale getirilmesi men edilmiştir. Çünkü insan Allah’ı unuttuğunda, aslında kendisini de unutmuş olur ve böylece dünya menfaatleri arasında kaybolur. Kendini kaybeden kişi ise her türlü günah ve harama açık hale gelir.

İblis’in Cennet’ten çıkarılırken, mü’min kulların oraya girmemesi için kıyamete kadar Allah’tan izin istemesi, işte bu unutkanlık ve gafletin tehlikesinden kaynaklanır. İblis, mü’minlerin sağından, solundan, önünden ve arkasından tûl-i emeller (sonsuz arzular), gereksiz kuruntular, vesvese ve hilelerle dünyevî çalışmaları artırarak onları Rabbinden ve kendilerinden uzaklaştırmaya çalışır.

Mü’minûn Sûresi’nde, iman eden kulların faydasız ve boş işlerden, uzun ve gereksiz heveslerden, mâlâyânîden yüz çevirmeleri hâlinde felaha erecekleri bildirilir. Bu sadece iman edenler için değil, gönlünde iman bulunan ve yaşadığı her anı kulluk bilinciyle, sorumluluk duygusuyla geçiren, dünya ve ahirete faydası olmayan boş söz, gereksiz oyunlar ve aşırı hırsla meşgul olmayan herkes için geçerlidir.

Hadis-i şeriflerde de kişinin boş ve gereksiz işlerden kaçınmasının Müslümanlığın güzelliği ve sağlamlığının bir göstergesi olduğu vurgulanmıştır.

Günümüzde modern yaşam, geçmişi silip yerine hızlı, renkli ve sesli bir dünya koymuştur. Küreselleşmenin etkisiyle, artık sadece tanıdıklarımızla değil, hayatlarına şahit olmadığımız, yüzlerini görmediğimiz kişilerle, olaylarla ve gereksiz bilgilerle meşgul oluyoruz. Yorumlar, tartışmalar ve anlamsız sohbetlerle beynimizi dolduruyoruz. Başta masum gibi görünen bu durumlar zamanla birinci derecede sorumluluklarımızı ihmal ettiriyor, kalbimizin ibadet ve ihsan lezzetini gölgeliyor, hatta sağlığımıza ve aile huzurumuza zarar veriyor.

En önemlisi ise, hayatımızın en kıymetli sermayesi olan zamanın, elimizdeki küçük cihazlar ve mâlâyânî işler yüzünden tüketilmesidir. Büyük alimler, az zamanda çok değerli eserler ortaya koyarken, bizler günlük rutin işlerimizi bile tamamlamaya zaman bulamıyoruz. Namazlarımızı aceleye getiriyor, akrabalarımızı ihmal ediyor, Kur’ân-ı Kerîm’i hıfzetmek ve ilim öğrenmek neredeyse hayal oluyor. Zamanlarımız, mâlâyânî işlerle ipotek ediliyor ve bu durum zararını faydasından fazla gösteriyor.

Geçmişte, tâbiînden Âmir bin Abdillah, talebelerine “Güneşi durdurun, ben sizinle sohbet edeyim” diyerek zamanın değerini ne güzel anlatmıştır. Sohbet, ilim ve ibadetle dengelenmediğinde anlamsızlaşır.

Yemin Ettin mi Dikkat Et! Bozarsan Sorumluluğu Büyük
Yemin Ettin mi Dikkat Et! Bozarsan Sorumluluğu Büyük
İçeriği Görüntüle

Her yeni gün insana seslenir: “Ey insan! Ben yeni bir ânım, yaptıklarının şâhidiyim. Beni hayırla değerlendir, çünkü bir daha geri gelmeyeceğim.” Gündüzler ve geceler de bu öğüdü yineler.

Bu öğütler, dünya hayatını boş işlerle tüketmeyip, kulluk bilinciyle yaşamamız gerektiğini hatırlatır; unutmanın, gafletin ve mâlâyânî’nin esiri olmaktan kurtulmanın yolunu gösterir.