HABER MERKEZİ - Kaynaklarımız açıkça göstermektedir ki İslâm hukukunda “blöf yemini” diye bir şey yoktur. Yemin, şaka ve hafife alma kabul etmeyen, dinî ve ahlâkî sorumluluk yükleyen ciddi bir konudur. Kişi her ne sebeple olursa olsun yemin ettiğinde, bu yemin ciddiye alınmalı, bozulduğunda da gereken kefaret ödenmelidir.

İslâm hukukunda yeminler üç başlık altında ele alınır:

Filistin için yapılan Onca Duaya Rağmen Neden Zulüm Bitmedi?
Filistin için yapılan Onca Duaya Rağmen Neden Zulüm Bitmedi?
İçeriği Görüntüle

Yemin-i Lağv: Ağız alışkanlığıyla, farkında olmadan söylenen yeminlerdir. Bunlardan dolayı sorumluluk söz konusu değildir.

Yemin-i Mün‘akide: Geleceğe dair bilinçli olarak yapılan yeminlerdir. Yerine getirilmezse kefaret gerekir.

Yemin-i Gamûs: Bilerek ve isteyerek yalan yere yapılan yeminlerdir. Bu yeminlerin kefareti yoktur, çünkü telafisi mümkün olmayan büyük bir günahtır.

Bu çerçevede, “blöf olsun” diye yapılan yeminler de boş ve geçersiz sayılmamaktadır. Aksine, ciddiye alınması gereken yeminler arasındadır. Kişi böyle bir yemini yerine getirmek zorundadır. Eğer yerine getirmezse, kefaretini ödemekle mükelleftir.

Ayrıca İslâm âlimleri, hayırlı işlere engel olan yeminlerin tutulmaması gerektiğini, bunun yerine bozulup kefaret ödenmesinin daha doğru olduğunu ifade etmişlerdir. Örneğin, “Ben artık asla yardım etmeyeceğim” veya “Bir daha akrabamı ziyaret etmeyeceğim” şeklinde bir yemin, hayırlı bir ameli engellediği için tutulmaz; aksine bozulur ve kefareti yerine getirilir.

Sonuç olarak; yemin, bir blöf ya da oyun unsuru değildir. Kişinin sözü, kendi iradesiyle Allah’ın adı üzerine bağlanmış olur. Bu yüzden İslâm hukukunda yemin, şaka kaldırmayacak kadar ciddi bir meseledir.