Tarih boyunca İslâm’a dâvet, sadece sözlerin içeriğiyle değil, söyleyiş biçimi ve üslûbuyla da insanları etkileyen bir sanat olmuştur. Hazret-i Üseyd -radıyallâhu anh-, İslâm’ı anlatmak için gösterdiği özen ve nezaketle, bir kabîleyi bir anda İslâm’a kazandırmış; tatlı dilin gücünü adeta ispat etmiştir. Üseyd’in temizlenip şehâdet getirmesi ve namaz kılması, davetin samimiyet ve ciddiyetini göstermiş, ardından gönderdiği Sa’d bin Muâz’ın kabilesiyle olan karşılaşması ise inancın güzel anlatımıyla kalpleri nasıl fethettiğinin canlı bir örneğidir. Sa’d, kabilesine sertlik değil, iman yolunda sorumluluk ve saygı ile yaklaşarak onları mümin olmaya teşvik etmiş, sonunda kabile fertlerinin tamamı İslâm’a girmiştir.
Bu örnekler, İslâm dâvetinde yumuşaklık ve güzel sözün ne kadar önemli olduğunu gösterir. Zira sertlik ve kaba davranış, insanların kalplerinde kapanmalara ve dirençlere yol açar. Haccâc-ı Zâlim ile yaşanan bir olay, bu gerçeği net biçimde ortaya koyar. Bir hutip, Haccâc hakkında sert sözler söylemiş, ancak Haccâc ona Kur’ân’dan Musa Aleyhisselam’ın Firavun’a karşı kullandığı yumuşak dili hatırlatmıştır. Bu uyarı, sertlikten uzak, rıfk (yumuşaklık) ile dâvetin önemini vurgular.
Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in buyurduğu gibi, “Allah Rafîk’tır (rıfk sâhibidir), rıfkla muâmeleyi sever.” (Müslim, Birr, 77) Yani Allah, kullarına karşı yumuşak davranılmasını sever ve bu davranışa daha çok sevap verir. Mevlânâ Hazretleri’nin benzetmesi de bu noktada çarpıcıdır: “Kaynayan yağa soğuk su dökersen ocağı da harap edersin, tencereyi de...” Bu söz, insanların hassasiyetine uygun davranmanın önemini anlatır. Çünkü her insanın kalbinde bir izzet-i nefis, yani gurur ve onur vardır; kimse sert ve kaba sözlerden hoşlanmaz.
Gönüllere girebilmenin, kalplerde sevgi ve iman tohumları eke bilmenin en güzel yolu, tatlı dil, yumuşaklık ve tevazudur. Bu nitelikler, sadece insanların kalplerini açmakla kalmaz, aynı zamanda toplumda barış ve saygının yaygınlaşmasına da vesile olur. Bu nedenle, İslâm dâvetinde ve genel hayatımızda sertlik yerine sevgi ve nezaketin hâkim olması, Rabbimizin de rızasına uygun bir davranıştır.
Sonuç olarak, tatlı dil ve yumuşak üslûp, sadece bir iletişim biçimi değil, aynı zamanda iman ve ahlakın da somut bir göstergesidir. İnsanların kalplerine dokunmanın, onları doğru yola sevk etmenin en etkili yoludur. Bu, Rabbimizin bizlere olan rahmetinin ve inayetinin bir yansımasıdır.