Kur’an’da Ahdin Önemi: "Verdiğiniz Sözü Yerine Getirin"

İsra Suresi 34. ayetinde Allah Teâlâ, “Verdiğiniz sözü ve yaptığınız antlaşmayı yerine getirin. Çünkü verilen söz, sorumluluğu gerektirir.” buyurarak sözde durmanın dinî ve ahlaki bir yükümlülük olduğuna dikkat çeker. Bu ayet, insanın hem Allah’a hem de diğer insanlara verdiği sözlerin bağlayıcılığına işaret eder.

Mâide Suresi 1. ayetinde de benzer bir emir yer alır: “Ey iman edenler! Akidlerin gereğini yerine getiriniz.” Burada geçen “akid” kavramı, hem Allah ile yapılan manevî sözleşmeleri hem de insanlar arası tüm sosyal, ticari ve hukuki sözleşmeleri kapsar.


Allah ile Yapılan Ahdin Sonuçları

Kur’ân-ı Kerim’de, insanın Allah ile yaptığı antlaşmaya sadakat göstermesinin önemi sıkça vurgulanır. Yâsîn Suresi 60-61. ayetlerinde “Ey âdemoğulları! Size şeytana tapmayın… Bana kulluk ediniz, doğru yol budur” hitabıyla bu ahit hatırlatılır.

Fetih Suresi 10. ayet ise bu antlaşmanın ihlal edilmesinin sonuçlarına dikkat çeker: “Kim ahdini bozarsa, ancak kendi zararına bozmuş olur. Kim de Allah ile olan ahdine vefâ gösterirse, Allah ona büyük bir mükâfat verecektir.”

Bakara Suresi 40. ayette ise Allah şöyle buyurur: “Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, ben de size vâ’dettiklerimi vereyim.”

Kurban Özel Dosyası: Kurbanla İlgili Merak Edilenler: Etin Dağıtımından Vekaletle Kesime Kadar Her Şey
Kurban Özel Dosyası: Kurbanla İlgili Merak Edilenler: Etin Dağıtımından Vekaletle Kesime Kadar Her Şey
İçeriği Görüntüle

Peygamberimizin Öğretisi: Ahde Vefa, Kulluk Şuurunun Bir Parçasıdır

Riyâzü’s-Sâlihîn’de yer alan 427 numaralı hadiste, Hz. Peygamber, Muaz bin Cebel’e Allah ile kul arasındaki hakları şöyle açıklar:
“Allah’ın kulları üzerindeki hakkı, onların sadece kendisine kulluk etmeleri ve hiçbir şeyi O’na ortak koşmamalarıdır. Kulların da Allah üzerindeki hakkı, kendisine hiçbir şeyi ortak koşmayanlara azâb etmemesidir.”

Aynı eserde yer alan “seyyidü’l-istiğfar” duasında da Hz. Peygamber, Allah’a şöyle yakarır:
“Allah’ım! Gücüm yettiği kadar ahdine ve va’dine sadâkat gösteriyorum.” (Buhârî, Daavât 16)


İnsanlarla Yapılan Antlaşmalarda Sorumluluk Bilinci

İnsanlar arası sözleşmeler –ticaret, borç, kira, ortaklık, hibe gibi işlemler– sosyal hayatın temel taşlarındandır. Bunlara riayet edilmemesi, sadece toplumsal güveni sarsmakla kalmaz, aynı zamanda Allah katında da bir vebal oluşturur. Çünkü her antlaşma dolaylı olarak Allah adına verilmiş bir sözdür.

Saf Suresi 2-3. ayetlerinde ise şu uyarı yer alır:
“Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir kusur ve kabahattır.”


Sadakat, İmanın Gereği; Sözde Durmamak İse Büyük Bir Kusurdur

Doç. Dr. Murat Kaya’ya göre, sözünde durmak, insanın yaratılışına uygun bir davranıştır. Zira konuşma ve söz verme özelliği sadece insana verilmiştir. Bu özelliği yalanla, sözünde durmamayla zedeleyen kişi, hem ahlaken hem de imanen zarar görür.

Sonuç olarak Kur’ân ve sünnet çizgisinde ahde vefa; hem Allah’a karşı kulluğun hem de insanlar arası güvenin temelini oluşturan vazgeçilmez bir ilkedir.

Sözünde Durmak, Müslüman Ahlakının Temelidir

Verilen Söz Allah Katında Bir Sorumluluktur

İslam ahlakının temel taşlarından biri, verilen sözde durmak, yani sözünü tutmaktır. Bu ilke, hem bireysel ilişkilerde hem de toplum düzeninde güvenin ve adaletin tesisinde hayati bir rol oynar. Yüce Allah, müminleri bu konuda açık ve net şekilde uyarır:

“Verdiğiniz sözü ve yaptığınız antlaşmayı yerine getirin. Çünkü verilen söz, sorumluluğu gerektirir.”
(İsrâ Sûresi, 17/34)

“Antlaşma yaptığınızda, Allah’a karşı verdiğiniz sözü yerine getirin.”
(Nahl Sûresi, 16/91)

Bu âyetler, Allah’a ve insanlara verilen sözlerin aynı önemde olduğunu vurgular. Müslüman kişi, yalnızca ibadetlerinde değil, ahlakî duruşunda da sadakat ve güvenilirlik içinde olmalıdır.


Söz Verip Yapmamak, Büyük Bir Günah Sayılır

Kur’an-ı Kerim, sadece söz vermeyi değil, verilen sözün gereğini yerine getirmemeyi de ağır bir kusur olarak tanımlar:

“Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyi söylemeniz, Allah katında büyük bir günahtır.”
(Saf Sûresi, 61/2-3)

Söz vermek, sadece bir ağız alışkanlığı değil, hem kul hakkı hem de ilahi bir sorumluluk taşır. Allah’a verdiğimiz kulluk sözü gibi, insanlara verdiğimiz sözler de bizden sadakat bekler. Bu sadakat, müminin imanının yansımasıdır.


Peygamber Efendimiz'den Sözde Durmakla İlgili Hadisler

Hz. Muhammed (s.a.v.), sözünde durmanın önemini sık sık vurgulamış ve bunu münafıklığın zıttı olarak görmüştür. Meşhur hadislerinden biri şöyledir:

“Münafığın alâmeti üçtür: Konuşunca yalan söyler, söz verince sözünde durmaz, kendisine bir şey emanet edilince hıyanet eder.”
(Buhârî, Îmân 24; Müslim, Îmân 107)

Başka bir rivayet ise münafıklığın daha geniş bir tarifini yapar:

“Dört huy kimde bulunursa, o tam bir münafıktır: Emanete hıyanet etmek, yalan söylemek, sözünde durmamak ve düşmanlıkta sınırı aşmak.”
(Buhârî, Îmân 24; Müslim, Îmân 106)

Bu hadisler, müminin sözünü yerine getirmemesi hâlinde, görünüşte ibadetleri yerine getirse dahi içte bir bozulma ve nifak alameti taşıyabileceğini gösterir.


Sözünde Durmayan Mümin, Münâfıklığa Yaklaşır

Sözünden dönen bir kimse, sadece bir etik hata yapmış olmaz; imanıyla çelişen bir tavır içine girmiş olur. Bu da kişinin ruh dünyasını zedeleyerek onu münafıklığa götüren bir yola sokar. Hz. Peygamber’in şu sözleri bu gerçeği pekiştirir:

“Münafık, iki sürü arasında dolaşan koyun gibidir. Bir ona koşar, bir buna. Bir bakarsın müminler arasında, bir bakarsın kâfirler arasında.”
(Müslim, Münâfıkîn 16)

İslam ahlakı, insanı kararlı, dürüst ve güvenilir kılmayı hedefler. Bu yüzden, yalan ve sadakatsizlik mümin kimliğine asla yakışmaz.


Allah’a Verilen Söz de Kul Hakkıdır

Kur’an-ı Kerim’de, insanın Allah ile yaptığı en büyük sözleşmenin kulluk yemini olduğu hatırlatılır:

“Ey Âdemoğulları! Size, şeytana kulluk etmeyin, çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır. Bana kulluk edin, doğru yol budur.”
(Yâsîn Sûresi, 36/60-61)

İnsan, yaratılışı gereği Allah’a kulluk etmeye söz vermiştir. Bu sözleşmeye sadık kalanlara Allah büyük mükâfatlar vaat eder:

“Kim Allah ile olan ahdine sadık kalırsa, Allah ona büyük bir mükâfat verecektir.”
(Fetih Sûresi, 48/10)


Sahabe Örneği: Verilen Sözün Peşinden Gitmek

Peygamber Efendimiz’in sözünde durma ahlakı, sadece söylemde değil, fiilen de en güzel şekilde ortaya konmuştur. Câbir (r.a.)’nin rivayetine göre Resûlullah, ona Bahreyn’den mal geldiğinde belirli bir miktarda vereceğini vaad eder. Ancak o mal gelmeden vefat eder. Hz. Ebû Bekir (r.a.), bu vaadi duyar ve yerine getirir. Câbir’e sadece vaadedilen miktarı değil, fazlasını verir. (Bkz. Buhârî, Hibe 18; Müslim, Fezâil 60)

Bu örnek, İslam toplumunda sözün ne kadar değerli olduğunu gösterir. Halife bile, önceki bir sözün takipçisi olmayı görev bilir.


Sonuç: Sözünde Durmak, İmanın Bir Parçasıdır

Bir Müslüman için söz, sadece bir vaat değil; imanının, ahlakının ve insanî yönünün bir yansımasıdır. Sözünde durmak:

  • Hem Allah’a olan bağlılığın,

  • Hem kullarla olan ilişkilerin teminatıdır.

Bu yüzden mümin, verdiği sözü unutmaz, geciktirmez, mazeretsiz terk etmez. Aksi hâlde hem insanlar nezdinde güvenini kaybeder, hem de Allah katında sorguya çekilir.

“Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, ben de size vaad ettiklerimi yerine getireyim.”
(Bakara Sûresi, 2/40)


Hatırlatma: Emanet de Bir Sözdür

Birine verilen emanet de aslında gizli bir sözleşmedir. Onu koruyup geri teslim etmek müminin görevidir:

“Birbirinize bir emanet bırakırsanız, emanet bırakılan kimse emaneti sahibine versin ve bu hususta Allah’tan korksun.”
(Bakara Sûresi, 2/283)


Özetle Öğrendiklerimiz

  • Verilen sözleri tutmak, imanın ve Müslüman şahsiyetinin gereğidir.

  • Sözünde durmamak, yalan söylemek ve emanete hıyanet etmek münafıklığın belirtileridir.

  • Allah’a ve kullara verilen her sözün ahirette hesabı vardır.

  • Peygamberimiz (s.a.v.) ve sahâbîler, bu konuda en güzel örnekleri vermişlerdir.