Şükür, iman eden insanın hayatında önemli bir yere sahiptir. Okumak, Allah Teâla’yı bol bol zikretmek, hakkı ve sabrı tavsiye etmek; insanlarla sevgi ve saygı çerçevesinde konuşmak şükrün temel yollarındandır. Dilimizle insanları sevindirmek, onların gönlüne diken batırmamak, yalan ve kötü sözlerden uzak durmak şükrün davranış biçimlerindendir. Kulağımızın şükrü ise dedikodu, kötü söz ve gereksiz müziklerden uzak durup, güzel sözler ve özellikle de Hakk’ın kelamını dinlemekle mümkün olur.
Şeytanın başlıca görevi ise insanları şükreden kul olmaktan alıkoymaktır. Onları daima şikâyet eden, nankör kimseler haline getirmek ister. Rabbimiz, A’râf suresi 7/16-17 ayetlerinde bu planı şöyle bildirir:
“Şeytan dedi ki: ‘(Öyle ise) beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için Senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette oturacağım.’ … ‘Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın.’”
Müfessirlere göre burada bahsedilen “doğru yol” şükür yoludur. Şeytan, verdiği negatif düşüncelerle insanları ellerindeki nimetlere karşı nankör kılar, gerçek ihtiyaçları olmayan şeylerin peşinden koşmalarını sağlar. Allah Teâlâ da, “Kullarımdan şükreden azdır.” (Sebe, 34/13) ayeti ile bu acı gerçeği vurgulamıştır.
Sufilerin Şükür Anlayışı
Sufiler, nimete şükretmenin ona sahip olmaktan daha değerli olduğunu ifade eder. Sufi, nimeti değil onu verene minnettarlık eder. Ancak günümüzde toplumda Allah’ın verdiği nimetleri şükürle kullanmak yerine, bu nimetleri kendinden bilip hakkın ihsanı olarak görmeyenler çoğalmaktadır. İnsanlar, sohbetlerinde şükürden eser bırakmazken, nankörlükte adeta yarışmaktadır. Sürekli şikâyet eden, hiçbir nimetle yetinmeyen bir kesim ortaya çıkmıştır.
Ecdadımız az nimete çok şükrederken, günümüz insanı çok nimete ya az ya da hiç şükretmemektedir. Bir sufi şükrü “nefsini o nimete layık görmemek” olarak tanımlarken, günümüz insanı nimeti küçümsemekte, değerini bilmemektedir. Oysa nefes alıp vermenin, yürümenin, görmenin, konuşmanın kıymetini bilip, nimetleri tefekkür etmek, şükretmenin en temel gereğidir.
Nimeti Artırmanın Yolu
Eskiler birbirlerine “Bugün nasılsın?” diye sorarken, amaç şükre teşvik etmek ve şükredenle şükrettireni sevaplandırmaktı. Bugün ise bu soru çoğu kişiyi nankörlük günahına sürüklemektedir. Dillerde bazen “Elhamdulillah iyiyiz” dese de sözler ve davranışlar şükrü yalanlamaktadır. Oysa nimeti artırmanın yolu şikâyet etmek değil, nimete teşekkür etmektir. Yüce Rabbimiz, şükrün karşılığı olarak nimetlerini artıracağını, nankörlük edilirse azabının çetin olacağını şöyle bildirmiştir:
“Andolsun, şükrederseniz elbette nimetimi artırırım, nankörlük ederseniz, hiç şüphe yok ki azabım çok şiddetlidir.” (İbrâhim, 14/7).
Rabbimiz hepimizi şükreden kullarından eylesin. Amin.