Kelime-i şehâdetle İslâm’a giren bir mü’min, artık ilâhî sınırlar çerçevesinde bir hayat sürmekle mükelleftir. Yiyecekten giyime, bakışlardan konuşmalara kadar İslâm’ın edepleri hayatın her anına sirayet eder. Bu çerçevede, zâlimlerle dostluk kurmaktan, onlara yardım etmekten ve onların zulmüne katkı sağlayacak her türlü davranıştan da uzak durmak emredilmiştir. (Bkz. et-Tevbe, 119; el-En‘âm, 68)
İşte bu bağlamda İsrail mallarını boykot etmek, sadece siyasî veya ekonomik değil, aynı zamanda îmanî ve vicdanî bir duruş meselesidir. Takvâ ehli bir mü’min için bu tür boykotlar, geçici öfke nöbetlerinin değil, kalıcı bir şuurlanmanın tezâhürü olmalıdır. Mü’min, sadece Gazze’ye bomba düştüğünde değil, her zaman desteklediği ürünlerin ve markaların ardındaki zihniyeti sorgulamalıdır.
Hubb-i fillâh ve buğz-i fillâh, yani Allah için sevmek ve Allah için buğzetmek, müslümanın hayat düsturudur. Mü’min, sadece mallara değil; nefse, şeytana ve onun dostlarına da boykot uygulayarak yaşar. Zira boykot, aynı zamanda kalbin yönelişini ve aidiyetini ortaya koyar.
Bugün Gazze’de yaşananlar sadece bir savaş değil, aynı zamanda mü’min vicdanının sınandığı bir çağdır. Zalimlere karşı tavır almak, sadece dua ile değil, somut adımlarla destekle mümkündür. Bu nedenle mü’minler, siyonist ürünlerden uzak durarak hem maddî bir destekten kaçınmalı hem de manevî bir duruş sergilemelidir.
Ashâb-ı kirâmın müşrikler karşısındaki direnişi, îmanın neleri göze aldırdığını gösteren en parlak örnektir. Habbâb bin Eret -radıyallâhu anh-’ın vücudu, ateşte kızdırılan taşlarla dağlanmış; ama o, yine de taviz vermemiştir. Zira îman, kalpte öyle bir yer edinmiştir ki, o kalpte zalime yer yoktur.
Tarihte bu azim ve sabır sayesinde nasıl zaferler kazanılmışsa, bugün de aynı kararlılık gösterilirse, inşâallah zafer yakındır. Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- Bedir’de zırhı üzerindeyken şu âyeti okumuştu:
“O topluluk yakında hezîmete uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklar.” (el-Kamer, 45)
Bu âyet, bugün de ümmetin yüreğinde yankılanmaktadır.
Son olarak, Askalan’da nöbet tutmak belki bize nasip olmayabilir; fakat oradaki kardeşlerimiz için dua etmek, maddî ve manevî destek sağlamak, en az o ribat kadar fazîletli olabilir. Çünkü bugün boykot, bir ekonomik tercih değil, din kardeşliğinin, vicdanın ve izzetin gereğidir.