Müslüman zor durumdaki kardeşine karşı nasıl bir tutum sergilemeli?
İslâm, mü’minleri tek bir beden olarak tanımlar. Resûlullah ﷺ şöyle buyurur:

“Mü’minlerin; birbirlerine acımakta, birbirlerini sevmekte ve şefkat göstermekte bir vücut gibi olduklarını görürsün. Bu vücudun herhangi bir uzvu muzdarip olursa, diğer uzuvlar da onun acısıyla uykusuz kalır.”
(Buhârî, Edeb 27; Müslim, Birr 66)

Bir başka hadîs-i şerifte ise şu sert uyarı yer alır:

“Mü’minlerin dertleriyle dertlenmeyen, onlardan değildir.”
(Hâkim, IV, 352; Heysemî, I, 87)

Bu düstura göre Müslüman, zulüm karşısında sessiz kalamaz. Gerek malıyla, duasıyla gerekse kalbî bir destekle mazluma yardım etmekle yükümlüdür.


Mazluma El Uzatmak, Zâlime Mesafe Koymak

Tabiî afetler, savaşlar veya yoksulluk anlarında mü’minler, “fazlasını infak” emrini hatırlamalı; yardımlaşmayı bir ibadet bilinciyle yerine getirmelidir.
Gazze örneğinde olduğu gibi, savaşın durduğu gün oranın yeniden imarına katkı sunmak için şimdiden gönülden bir infak payı ayırmak, imanî bir vazifedir.

Bugün mazluma yardım kadar, zâlime mesafe koymak da büyük bir imtihandır.
Âyet-i kerîmede bu husus açıkça belirtilir:

“Günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın!” (el-Mâide, 2)

Bu emir, Müslümanların zulüm üreten, işgal ve katliamı finanse eden kurum ve markalardan uzak durmasını da gerektirir. Zâlime verilen her kuruş, bir çocuğun kanına karışabilir.


Boykotun Gücü ve Bir Âlimin Cesareti

Tarihte bu konuda sayısız örnek vardır.
Haçlı istilaları sırasında bazı yöneticiler, düşmanla ticareti serbest bırakarak gaflete düştü.
Fakat büyük âlim İzzeddin bin Abdüsselâm, bu ihaneti görmezden gelmedi.
Haçlılara silah satışının haram olduğunu ilan etti.
Bir terzinin, “Haçlılara elbise diksem günaha girer miyim?” sorusuna şu ibretlik cevabı verdi:

“Sen zulme ortak olmazsın. Sana iğne-iplik satan zulme ortaktır. Sen zâlimin ta kendisi olursun.”

Bu söz, asırlar sonra dahi Müslüman’ın duruşunu özetleyen bir hüküm olarak yankılanmaktadır.


Batının Maskesi Düşüyor

Gazze’de yaşanan insanlık dışı katliamlar, batının sahte hümanizmini bir kez daha ifşa etti.
“Demokrasi”, “özgürlük” ve “insan hakları” gibi süslü kelimelerin arkasına gizlenen o maskeli vicdan, bugün yerle bir olmuştur.
Küresel güçlerin veto oyunları, çocukların kanını durduracak tek bir adımı bile engellemiştir.

Bu iki yüzlülüğü Mehmed Âkif Ersoy yıllar önce şu dizelerle teşhir etmişti:

“Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz,
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.”

Ve devam eder:

“Tükürün Ehl-i Salîb’in o hayâsız yüzüne,
Tükürün onların asla güvenilmez sözüne!
Tükürün maskeli vicdanına asrın, tükürün!”


Gerçek Boykot Nedir?

Âkif’in “tükürmek” çağrısı, bir öfke değil, bir uyanış çağrısıdır.
Bu çağrı, batının sahte değerlerine hayranlıktan kurtulup;

Gerçek boykot, sadece markaları değil, zihinsel sömürüyü de reddetmektir.
Yani Müslüman, kendi değerlerine sımsıkı sarılıp, çocuklarına Allah’ın rızasına uygun bir medeniyet inşa etmeye başladığında, asıl zafer o zaman gerçekleşecektir.

Sonuç: Mazluma Umut, Zâlime Karşı Direniş

Bugün Gazze’de bir çocuk ağlıyorsa, mü’minin yüreği de sızlamalıdır.
Mazluma yardım, sadece bir bağış değil; bir iman şahidliğidir.
Zâlime boykot ise bir direniş biçimidir.
Her ikisi de, aynı imanın iki kanadıdır.