Duâ, kulun acziyetini itiraf edip, bütün kalbiyle Allah’a yönelmesidir. Ancak her duâ, aynı anda veya aynı şekilde kabul olmaz. Mahmud Sâmi Ramazanoğlu’nun “Dualar ve Zikirler” eserinde ifade edildiği üzere, duânın kabulü için bazı şartlar ve edepler vardır.

DUÂNIN KABUL ŞARTLARI

Duânın kabulü üç temel şartla bağlantılıdır:

  1. Kazâya muvâfık olmak: Yani duânın, Allah’ın koyduğu kanunlara (sünnetullah’a) uygun olması gerekir.

  2. Kişi hakkında hayırlı olması: Her istenen şey, her zaman kişi için hayır olmayabilir. Allah, kulunun menfaatine olan zamanı ve şekli bilir.

  3. İstenen şeyin muhal olmaması: Yani mümkün olmayan, hikmete ve ilâhî düzene aykırı bir isteğin duâ konusu yapılmamasıdır.

Duânın kabulü, bu şartlara riâyet edilmesi hâlinde dahi, Allah’ın dilemesine (meşiyyet-i ilâhiyyeye) bağlıdır. Cenâb-ı Hak dilerse duâyı hemen kabul eder; dilerse erteler veya o duânın karşılığını farklı bir şekilde verir.

Kimi zaman kulun istediği şey, hemen verilmez. Çünkü bazen istenen şey, henüz zamanı gelmediği için ertelenir; bazen de duânın bereketiyle kulun başına gelecek bir musibet defedilir. Bu yüzden “Duâm kabul olmadı.” demek yerine, ilâhî hikmete güvenmek gerekir.

Kur’ân-ı Kerîm’de bu hakikat şöyle bildirilmiştir:

“Rabbiniz buyurdu ki: ‘Bana duâ edin ki duânızı kabul edeyim. Bana kulluk etmekten kibirlenenler, zelil olarak cehenneme gireceklerdir.’”
(Gâfir [Mü’min] Sûresi, 60)

Dualar Boşa Gitmez, Allah En Hayırlısını Verir
Dualar Boşa Gitmez, Allah En Hayırlısını Verir
İçeriği Görüntüle

Allah Teâlâ icabet fiilini muzârî sîgasıyla, yani “süreklilik bildiren” bir kip ile ifade etmiştir. Bu da duânın kabulünün belli bir zamana bağlı olmadığını; kul için en hayırlı zamanda gerçekleşeceğini gösterir.

DUÂDA ARANAN ÖZELLİKLER

Duâ eden kişide bulunması gereken iki temel özellik vardır:

  1. İzzet-i rubûbiyyeti bilmek: Duâ edilen Zât’ın mutlak kudret sahibi olduğunu bilmek, O’nun ululuğunu idrak etmek.

  2. Ubudiyyet zilletini hissetmek: Kendi aczini kabul ederek, tüm samimiyetiyle Rabbine sığınmak.

Bu hâl, duânın kalpten yapılmasını sağlar. Duâ sadece dilde değil, kalpte de yaşanmalıdır. Gerçek duâ, insanın Allah’tan başka hiçbir güce güvenmemesidir.

Kur’ân’da duânın bu yönü şöyle anlatılır:

“Zor durumda kalmış kimsenin duâsına icabet eden, başına gelen sıkıntıyı gideren, sizi yeryüzünün halîfeleri yapan Allah mı hayırlıdır, yoksa sizin O’na ortak koştuğunuz aciz varlıklar mı?”
(Neml Sûresi, 62)

Bu âyet, duânın sadece Allah’a yapılması gerektiğini, duâ edenin yalnız O’na yönelmesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.

DUÂ ETMENİN ÂDABI NASIL OLMALIDIR?

  • Duâdan önce abdest almak ve temiz bir hâlde bulunmak,

  • Kıbleye yönelmek,

  • Ellerini açmak,

  • Sükûnet ve tevazu ile konuşmak,

  • Peygamber Efendimiz’e salât ü selâm getirmek,

  • Duâya Allah’a hamd ile başlamak ve yine hamd ile bitirmek,

  • Duâ ederken ısrarcı olmak, ama aceleci davranmamak,

  • Günah ve haram kazançtan uzak durmak,

bu edepler arasında yer alır.

Sonuç olarak, duâ sadece bir talep değil; kulun kulluğunu idrak ettiği bir ibadettir. Duâ eden kişi, Rabbi ile bağını kuvvetlendirir, teslimiyetini tazeler. Duâ eden asla kaybetmez; zira ya istediğini elde eder, ya da ondan daha hayırlısını bulur.