Dünya tarihindeki savaşlar ve kan dökümler, İslam dininin savaş emrinden çok, insanlığın bencillik ve hırslarıyla açıklanmalıdır. Bugün kan gölüne dönen yeryüzü, aslında kapitalizm, sosyalizm, faşizm, materyalizm ve siyonizm gibi beşeri sistemlerin çıkar çatışmaları sonucu ortaya çıkmıştır. En acımasız silahlar, atom bombası gibi ölüm makinaları, dindar değil, bilimi ve aklı referans alan insan eliyle geliştirilmiştir. Atom bombalarının atıldığı şehirlerde kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve doğa yok olmuştur.
İslam dini ise sadece zaruret hallerinde, zulme karşı meşru müdafaa amacıyla savaşa izin vermiştir. Ancak tarihteki büyük savaşların çoğu ihtiraslara dayanmakta; din ve ırk sadece birer bahane olmaktadır. Örneğin Makedonyalı İskender’in fethi felsefi bir temele dayanırken, milyonlarca insanın hayatını kaybettiği İkinci Dünya Savaşı’nın ardında hiçbir dini maksat bulunmamaktadır. Hitler, Mussolini gibi diktatörlerin dindarlığı sorgulanırken, Stalin gibi bir din düşmanı milyonlarca masumun ölümüne neden olmuştur.
Yaklaşık iki asırdır Müslümanlar, mazlum ve mağdur konumda bulunmakta, haksız işgallerle karşı karşıyadır. Ancak bu zulümlerin sorumlusu İslam değil, çıkarcı ve şiddet yanlısı beşeri rejimlerdir. Dinlerin değil, insanlığın egemenlik hırsı ve menfaat mücadeleleri savaşları körüklemektedir.
