Kur’an-ı Kerîm’de, mü’minlerin işlerini danışarak yürütmeleri emredilmiştir. Âl-i İmrân sûresinin 159. âyetinde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e, mü’minlere yumuşak davranması, onları affetmesi ve onlar için dua etmesi öğütlenmiş, ardından “İş hakkında onlarla müşâvere et!” buyrulmuştur. Benzer şekilde, Şûrâ sûresi 38. âyette de mü’minlerin özellikleri arasında “Onlar işlerini aralarında müşâvere ile yürütürler.” ifadesi yer almaktadır.
İstişâre, yani danışma ve görüş alışverişi, İslam toplumunun vazgeçilmez ilkelerindendir. Peygamber Efendimiz, vahyin müdahale etmediği konularda ashabıyla istişâre ederdi. Bedir Savaşı’nda düşmana saldırıp saldırmama, Uhud Gazvesi’nde savunmanın şehir içinde mi yoksa dışında mı yapılacağı gibi kritik konularda sahabenin görüşlerini aldı. Onun vefatından sonra sahâbe, halife seçimi, dinden dönenlerle mücadele, fethedilen toprakların paylaşımı gibi meselelerde yine istişâre yolunu izledi.
İslam’da bireysel meselelerde danışma bağlayıcı olmasa da, devlet yönetimi ve toplumun ortak kararlarını ilgilendiren konularda şûra meclislerinde alınan kararlar bağlayıcıdır. Bu sebeple istişâre, savaş, devlet idaresi, ekonomi ve sosyal hayat gibi alanlarda sağlıklı kararların temel dayanağıdır.
Kaynaklarda vurgulandığı üzere, istişâre sadece bir yöntem değil, Kur’an’ın mü’minlere yüklediği bir sorumluluk ve İslam medeniyetinin ayrılmaz bir prensibidir.