Anne babalar çocukları için her an dua eder. Sağlıklı olmalarını, hayırlı evlat olmalarını, hatta zenginlik dilerler. Ama aslında dualar, çoğu zaman o an çocuğun en çok ihtiyacı olan şey içindir. Örneğin, kumar batağındaki birine kumardan kurtulması, içkiye düşkün biri için de alkolü bırakması yönünde dualar yapılır.

Ancak dua sonuçlandığında çoğu insan bunu fark edemez. Beklentiler genellikle ani, mucizevi çözümler yönündedir. Oysa dualar bazen yavaş ve farklı şekillerde karşılık bulur. Ünlü bir hikayede olduğu gibi, papazın kabul olmuş duasını elinin tersiyle itmesi gibi, bizler de kabul olmuş birçok duamızı görmezden gelebiliriz.

Duanın kabulünün önündeki en büyük engel ise iman zayıflığıdır. İman güçlü olmadığında kişi kötü alışkanlıklara, borç batağına, saygısızlığa düşebilir. İman zayıfladığı için kötü yola sapar. Peki iman nasıl zayıflar? Çünkü “su girdiği kabın şeklini alır.” Yani insan, içinde bulunduğu ortam ve beraber olduğu kişilerden etkilenir. Yanlış çevre, yanlış inançlar insanı uzaklaştırır.

Müslümanın Dünya ile İmtihanı: Asıl Yurdumuz Âhirettir
Müslümanın Dünya ile İmtihanı: Asıl Yurdumuz Âhirettir
İçeriği Görüntüle

Burada önemli olan, hayatımıza sonradan giren ve bizi Allah’a, Peygamber’e, iyi değerlere yönelten insanları hayatımızdan çıkarmamak, elimizin tersiyle itmemektir. Çünkü onlar, belki de kabul olmuş dualarımızın karşılıklarıdır. Said Nursi’nin hastalar ve hekim misali bunu çok güzel anlatır: Hasta çocuk, hekime istediği ilacı ister; hekim ise onun iyiliği için en doğru ilacı verir ya da gerektiğinde hiç vermez.

Bizler de dualarımızın kabul edilmediğini düşündüğümüzde aslında Allah’ın bizlere en doğru şekilde yardım ettiğini unutmamalıyız. Musibetlerin çoğu iman zayıflığından kaynaklanır ve bu yüzden, imanımızı güçlendiren, bizi doğru yola çağıran insanlara kulak vermek hayatımızda olumlu değişimlerin başlangıcı olabilir.