MUHABBETİN EN SAF HALİ: FEDAKÂRLIK
Sevginin en açık göstergesi fedakârlıktır. Kişi sevdiği uğruna her zorluğu göze alır, sahip olduklarını gözünü kırpmadan ortaya koyar. Mü’minin Allah’a ve dinine olan sevgisi de, Allah yolunda gösterdiği fedakârlıkla ölçülür. Malını, bedenini, zamanını ve imkânlarını O’nun rızası için harcayan kişi, kalbindeki muhabbeti fiile dökmüş olur.
FEDAKÂRLIK, ALLAH’A SUNULAN GÜZEL BİR BORÇ
Yüce Rabbimiz, kullarından “karz-ı hasen” yani “güzel borç” ister. Bu, Allah yolunda yapılan harcamadır ve Allah, bu borcun karşılığını kat kat vereceğini vaat eder. Zira bir sevgiye adanmayan servet ve beden, sonunda kar gibi eriyip gider. Ama Allah için harcanan her şey ebedîleşir.
Mevlânâ’nın ifadesiyle:
“Altın ne oluyor, can ne oluyor, inci mercan da nedir; bir sevgiye harcanmadıktan sonra?”
KUR’ÂN’IN ÖĞÜTTÜĞÜ BİR VASIF: FEDAKÂRLIK
Kur’ân-ı Kerîm, ihlâs ve samimiyetle yapılan fedakârlığın Allah’ın rızasına ulaştıran bir yol olduğunu bildirir. Fedakâr mü’min; cömerttir, mütevazıdır, merhametlidir ve îsar sahibidir. Yani, kendisi muhtaçken bile kardeşini kendine tercih eder. O, Allah yolunda hizmete talip, iyilikte öncüdür.
SAHÂBÎLERDEN MİRAS KALAN BİR FEDAKÂRLIK RUHU
Ashâb-ı kirâm, Allah ve Rasûlü’ne duydukları sevgiyle nice fedakârlıklarda bulunmuşlardır. Genç sahâbîler, Peygamber Efendimiz’in mektuplarını tehlikeli diyarlara taşımış; Ebû Bekir (r.a.), müşriklerin baskılarına rağmen Kur’ân okumaktan vazgeçmemiştir. Suheyb er-Rûmî (r.a.), hicret uğruna tüm malını bırakmış; Mus’ab bin Umeyr (r.a.), servet ve konforu terk ederek Allah yolunda hayatını değiştirmiştir.
FEDAKÂRLIKTA ZİRVELER: İBRÂHİM VE MUHAMMED (S.A.V.)
İbrâhim (a.s.), Allah için malını, canını, hatta evladını bile fedâ etmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ise, Allah yolunda kendisine sunulan makam ve servet vaatlerini elinin tersiyle itmiş, hayatını yokluk içinde geçirmiş, sevdiklerini kırmamak için Mekke’ye bile dönmemiştir.
CENNETİN ANAHTARI: MAL VE CAN FEDAKÂRLIĞI
Allah yolunda maldan ve candan fedâkârlık, Cennet’e girmenin iki temel şartı olarak bildirilmiştir. Rasûlullah Efendimiz, bu hususta gevşeklik gösteren sahâbîye:
“Cihad yok, sadaka yok, peki o hâlde nasıl cennete gireceksin?” diyerek uyarıda bulunmuştur.
GÖZYAŞLARIYLA BESLENEN FEDAKÂRLIK
Mus’ab bin Umeyr’in (r.a.) eski hâlini hatırlayıp gözyaşı döken Rasûlullah, onun sabrını ve davasına olan sadakatini över. Abdurrahman bin Avf (r.a.), bolluk içinde iftar ederken Mus’ab’ı hatırlayıp sofrayı terk eder. Fedakârlıkla yoğrulmuş bu ruh, dünyaya ait her şeyin ötesindedir.
BİZİM YOLUMUZ DA ONLARIN YOLUDUR
Ashâb-ı kirâm, Allah’ın ve Rasûlü’nün çağrısına her şartta icabet etmiş, ayakları yarılıp tırnakları düşse de geride durmamışlardır. Açlıktan hurma çekirdeğini emmişler ama hizmetten geri kalmamışlardır. Evi elinden alınan Ebû Ahmed, “Cennette sana bir köşk var!” müjdesiyle teselli bulmuş ve sabır göstermiştir.
Tebük Seferi’nde şehit olan Abdullah Zü’l-Bicâdeyn, malını ve ailesini terk ederek perişan hâlde Medîne’ye hicret etmiş, Allah Rasûlü’nün gözünde özel bir yere sahip olmuştur.
SON SÖZ:
Fedakârlık, Allah’a yakınlaşmanın ve O’na duyulan gerçek muhabbetin en sağlam göstergesidir. Ashâb-ı kirâm gibi bizler de son nefesimize kadar din yolunda fedakârlık yapmalı, imanımızı sözle değil, eylemle ortaya koymalıyız.
Unutma! Ne mal ne can, Allah yolunda harcanmadıkça ebedîleşmez.