HABER MERKEZİ - Müsâmaha taleb etmek, hakka dâvetin önemli bir yönüdür. Cenâb-ı Hak, Peygamber Efendimiz’e şöyle buyurur:

“(Ey Habîbim!) Allah’tan (sana gelen) bir rahmet sebebiyle, onlara yumuşak davrandın! Şayet kaba ve katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz onlar, etrâfından dağılıp giderlerdi. Artık onları affet, onlar için istiğfarda bulun ve (hakkında vahiy gelmeyen) bir iş husûsunda onlarla istişare et!..” (Âli İmrân 3/159)

Bu ayet, dâvette yumuşaklığın ve affediciliğin önemini vurgular. İnsanların kalplerini kazanmak için sertlik değil, merhamet ve anlayış gereklidir. Dâveti kabul ettirebilmenin yolu, karşıdaki insanlara karşı müsamaha göstermekten geçer.

Hak yoluna çağırmanın en mühim ve tesirli metodu ise, doğruları yaşamak ve bizzat tatbik ederek tebliğ etmektir. Sadece sözle anlatmak yeterli değildir; kişi söylediğini hayatında da yaşamalıdır. Bu, hem öğretmeyi kolaylaştırır hem de inandırıcılığı artırır. Çünkü insanların söylediklerinin aksini yapanlar, kıyamet günü çok ağır bir hesap ile karşılaşacaklardır.

Resûlullah Efendimiz’in İsra (Miraç) gecesinde yaşadığı bir hadis, bu durumu açıkça ortaya koyar. O gece dudakları ateşten makaslarla kesilip doğranan birtakım insanları görmüştür. Sorduğunda Cibrîl, bunların Allah’ın kitabını okuyup sürekli hatiplik yapan, insanlara iyiliği emrederken kendilerini unutan ümmetinden kişiler olduğunu bildirmiştir. Bu, “Hâlâ akıllarını başlarına almazlar mı?” sorusuyla, söz ile fiilin uyumsuzluğunun ne denli tehlikeli olduğunu anlatır. (Ahmed, III, 231, 120, 180, 239; Beyhakî, Şuab, II, 283; ayrıca bkz. Buhârî, Bed’ü’l-Halk, 10; Fiten, 17; Müslim, Zühd, 51)

İyiliği emretme ve kötülükten sakındırma vazifesini yapan kişilerin önce kendi hayatlarında söylediklerini uygulaması elzemdir. Ancak bazen insanlar doğruları yaşayamadıkları halde yine de doğruyu söylemekten vazgeçmezler. Bu durum, aslında önce kendilerine emir ve nehiyde bulunmak, sonra başkalarından bunu istemek demektir. Zamanla bu kişilerin bildiklerini tatbik etmeleri beklenir; ancak bu geçici bir süreç olmalı, asla kalıcı bir hal olmamalıdır.

"İbadetlerimiz Kabul Oluyor Mu? İşte En Net İşaretler"
"İbadetlerimiz Kabul Oluyor Mu? İşte En Net İşaretler"
İçeriği Görüntüle

Tebliğin ehemmiyetini gösteren bu durum, kişinin bir an önce tavsiye ettiği iyilikleri kendisi de yaşaması gerektiğinin altını çizer. Aksi halde, âhiretteki durumu çok acıklı ve zor olacaktır. Bu sebeple dâvet ve tebliğde söz ile fiilin uyumu, müminler için hayati önem taşır.