Hicrî 660 / Milâdî 1262 yılında vefat eden büyük Şâfi fakihi İzzeddîn İbn-i Abdüsselâm, sadece yaşadığı çağın değil, aynı zamanda çağlar ötesinin vicdanını şekillendiren fetvâlarıyla tanındı. İslâm dünyasına savaş açmış haçlılara silah ve silah üretiminde kullanılacak malzemelerin satılmasının haram olduğunu ilân eden fetvâsı, büyük yankı uyandırdı.
Fetvâ yayıldığında toplumun çeşitli kesimlerinden insanlar meseleye dair görüş almak için İbn-i Abdüsselâm’a başvurdu. Bunlardan biri de, geçimini terzilikle sağlayan bir zanaatkârdı. Terzi, haçlı askerlerine elbise diktiğini söyleyerek şu soruyu sordu:
“–Haçlılar bana elbise diktirmeye geliyorlar. Ben haçlılara elbise dikersem bu zulme ortak olur muyum?”
İbn-i Abdüsselâm’ın bu soruya verdiği cevap, yalnızca fıkhî bir değerlendirme değil, aynı zamanda adalet ve sorumluluk bilincini yansıtan tarihî bir dersti:
“–Hayır, sen zulümlerine ortak olmazsın. Sana iğne iplik satan zulme ortak olur, sen ise zâlimin ta kendisi olursun.”
Bu sözler, zulme doğrudan katkı sunanlarla, dolaylı şekilde destek olanlar arasındaki farkı net bir şekilde ortaya koydu. Ayrıca, kişinin yaptığı işin toplumsal sonuçları üzerindeki sorumluluğunu vurgulayan bu fetvâ, modern çağda da ticaret, teknoloji, medya ve siyaset gibi birçok alanda çalışan bireyler için ahlâkî pusula olmayı sürdürüyor.
İbn-i Abdüsselâm’ın bu yaklaşımı, sadece bir çağın değil, tüm çağların vicdanına sesleniyor:
Zulme sadece ortak olmamak yetmez; zulmün bizzat bir parçası haline gelmemek için dikkatli olmak gerekir.