KUR’ÂN VE KÂİNAT: RABBİMİZİN İKİ BÜYÜK KİTABI

Her insanın hayatında rehberlik edecek, ona hakikati gösterecek bir ışığa ihtiyacı vardır. Rabbimiz, bu ışığı bizlere iki farklı kitap halinde sunmuştur: Kur’ân ve kâinat. Birisi kelimelerle yazılmış, diğeriyse varlıkların dilinde konuşan bu iki kutsal kitabın her biri, insanlığın hayatına yön verecek benzersiz mesajlar taşır.

Kur’ân, Rabbimizin insanoğluna hitap ettiği ilahi kelimeler hazinesidir. İçinde hikmetler, uyarılar, öğütler ve yol gösterici emirler barındırır. İlk emrimiz “Oku!”dur. Ancak bu sadece harflerin, kelimelerin okunması değil; aynı zamanda kainatı, kendimizi, nefsimizi ve yaratılışın tüm sırlarını derinlemesine anlamak için bir davettir.

Gazze’ye Kılıçla Değilse, Duayla Koşalım
Gazze’ye Kılıçla Değilse, Duayla Koşalım
İçeriği Görüntüle

Kâinat ise Rabbimizin sanatının, sonsuz kudretinin ve hikmetinin somut yansımasıdır. Gözümüzün değdiği her çiçek, her yıldız, her canlı ve tabiat olayı, bizlere Yaradanımızı tanıtan ayetlerle doludur. Bu ayetler, Kur’ân’ın anlattığı hikmetleri hayatımıza taşıyan, bizleri tefekküre ve ibrete davet eden eşsiz mesajlardır.

Rabbimizin bize bahşettiği bu iki kitabı okumak, sadece bilgi birikimini artırmakla kalmaz; insanı ruhen olgunlaştırır, kalbini arındırır, yolunu aydınlatır. Kâinatın her zerresinde Rabbimizin büyüklüğünü ve mükemmelliğini görmek, insanı kendi acizliğiyle yüzleştirir ve onu samimiyetle Rabbine yönelmeye çağırır.

Bugün bilim ve teknoloji ilerledikçe, Kur’ân’ın 1400 yıl önce verdiği mesajların doğruluğu ve derinliği daha iyi anlaşılmaktadır. Semadaki düzen, canlılardaki muazzam tasarım, doğadaki denge ve incelikler, Yüce Rabbimizin varlığının ve kudretinin apaçık delilleridir.

Kuran ve kâinat, birbirini tamamlayan iki büyük ilahi kitaptır. Rabbimizin “Oku!” emri, bize bu iki kitabı da anlamak, üzerinde düşünmek ve hayatımıza tatbik etmek için verilmiştir. Böylece insan, hakikati bulur, hidayete erer ve nihayetinde “Marifetullah”a, yani Allah’ı gerçek manasıyla tanımaya ulaşır.

Okumak, anlamak ve tefekkür etmekle başlayan bu yolculuk, insanı hem dünya hem de ahiret mutluluğuna götüren yegâne yoldur. Çünkü Allah’ı bilmek, anlamak ve O’na yönelmek; insanın varoluş gayesinin en yüce mertebesidir.