Cenâb-ı Hak, Mülk Sûresi’nde şöyle buyurur:
“Ölümü ve hayatı yaratan O’dur.” (el-Mülk, 2)
Bu âyetin dikkat çekici yönlerinden biri, önce ölümü sonra hayatı zikretmesidir. Zira bu dünya hayatı daima ölümle iç içedir; her gün eksilen, tükenen bir ömür yaşanıyor. Dışarıdan bakıldığında “yaşıyor” gibi görünsek de çoğu zaman “yokluklar” içerisindeyiz: Huzur yok, afiyet yok, dertler çok… Bunlar aslında bir nevi ölüm hâlidir.
İnsan her zaman mahrumiyetlerinin peşinde bir temennîyle yaşar. Fakir zenginliği, hasta sağlığı, mahkûm hürriyeti arzular. Bu hâli Kanunî Sultan Süleyman asırlık bir sözle özetler:
“Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi.”
Covid-19 salgınında da gördük: Nefes almak bile lükse dönüştü. İnsan, bir tek nefes için bütün servetini verecek hâle geliyor.
Temennîler İki Âleme Ayrılır
İnsan, yaşarken hep bir şeyler ister. Fakat bir grup insan var ki artık temennî etme hakları bile yok. Çünkü elleri kolları bağlı, kabir âlemindeler… Ve artık geri dönüşleri mümkün değil. Kur’ân bu durumu şöyle açıklar:
“Onlardan birine ölüm gelip çattığında:
«–Rabbim! Beni geri döndür. Belki sâlih bir amel işlerim» der.
Hayır! Bu, sadece onun söylediği boş bir sözden ibarettir.” (el-Mü’minûn, 99-100)
Gerçek Uzak Görüşlülük
Dünyada “uzak görüşlü” deyince gelecek planı yapan kişiler akla gelir. Fakat asıl uzak görüşlü olanlar ölülerdir. Çünkü onlar artık âhiretin hakikatini gözleriyle görmüş, melekleri tanımış, cenneti ve cehennemi seyretmiş, fânîliğin hakikatine ermişlerdir.
Peki onlar ne isterler?
-
Bir ev, bir araba mı?
-
Denize nazır bir villa mı?
-
80 günde devriâlem mi?
Hayır. Kur’ân ve Sünnet ışığında biliyoruz ki temennî ettikleri tek şey sâlih amel işleyebilecekleri bir fırsattır.
Sâlihlerin Temennîsi: Cennete Kavuşmak
Rasûlullah Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir hadisinde şöyle buyurur:
“Sâlih kişi cenazesinde,
‘Beni çabuk götürün!’ der.
Kötü kişi ise,
‘Yazıklar olsun! Beni nereye götürüyorsunuz?’ diye feryat eder.”
(Buhârî, Cenâiz 50)
Sâlih kimseler, kabirlerinde cenneti görünce bir an önce kıyâmetin kopmasını, ebedî yurda ulaşmayı arzularlar. Yine Efendimiz’in bildirdiğine göre, onlara güzel yüzlü, güzel kokulu bir zât gelir ve:
“Müjdeler olsun! Bu sana vaad edilen gündü.” der.
O sâlih kulun arzusu ise:
“Yâ Rab! Kıyâmet kopsa da cennetime kavuşsam…” olur.
Şehidin Temennîsi: Yeniden Şehit Olmak
Bir başka ayrıcalıklı zümre de şehidlerdir. Cennete girdiklerinde, oradaki nimetleri gördüklerinde bile yeniden dünyaya dönmek, tekrar şehid olmak isterler. Neden mi?
Çünkü Allah yolunda can vermenin Allah katındaki değerini görmüşlerdir. Hadiste buyrulur:
“Cennete giren hiç kimse dünyaya dönmek istemez.
Ancak şehid hariç.
O, tekrar tekrar Allah yolunda şehid olmayı arzular.”
(Buhârî, Cihâd 21)
Günahkârların Temennîsi: Bir Fırsat Daha
Günahkârlar, gaflet içinde geçen ömürlerinin ardından pişmanlık içindedir. Fakat artık temennîleri boştur, geç kalmışlardır.
Tıpkı bir mahkûmun cezası kesinleştikten sonra pişmanlık duyması gibi… Allah Teâlâ onların hâlini şöyle anlatır:
“Rabbim! Ne olur beni geri döndür! Belki sâlih bir amel işlerim…”
Ama artık sadece berzah âlemi kalmıştır. Geri dönüş yoktur.
Son Söz: Yaşarken Değerlendirmek
Ölüm, bir yok oluş değil; gerçek hayatın başlangıcıdır.
Bugün henüz nefes alabiliyorsak, hâlâ temennî etme hakkımız varsa, bu büyük bir nimettir. Çünkü ölülerin temennîleri bizim için bir ibret vesîkasıdır.
Geliniz, onlar gibi “bir fırsat daha” istemeden önce, elimizdeki fırsatı değerlendirelim.
Zira onlar artık geri dönemeyecekler…
Ama biz hâlâ buradayız.
“Ey îmân edenler! Allah’tan hakkıyla korkun. Herkes yarın (âhiret) için ne hazırladığına baksın.” (el-Haşr, 18)