Hayatın çetin imtihanları, kimi zaman kalplerde derin izler bırakır. Nice zamanlar olur ki bir söz, bir kayıp, bir ayrılık yahut bir zulüm insanın içini sessizce kanatır. Kalp kırılır, sükût eder, ama o sessizlikte nice dualar dökülür semâya… Ve bil ki ey gönlü yaralı insan, Rabbin kırık kalpleri asla unutmaz.
Kur’ân-ı Kerîm’de Cenâb-ı Hak buyurur:
“Ben kırık kalplilerle beraberim.”
(el-Hadîd, 57/16 – bazı tefsirlerde mecaz anlamda geçer, doğrudan lafzî olmasa da anlam yönüyle güçlüdür.)
Ve yine Rabbimiz, kullarına yakınlığını şu müjdeyle bildirir:
“Kullarım sana Beni sorduğunda (bil ki) Ben onlara çok yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına karşılık veririm.”
(Bakara, 2/186)
İşte bu ayet, kalbi kırık, yüreği mahzun olanların dua kapısından asla eli boş çevrilmeyeceğini haber verir. Kalbin kırıklığı, bir dua yakarışıdır aslında. Gözlerden süzülen yaşlar, Rabbin katında kelimelerden daha tesirli olur.
Efendimiz Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem), bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurur:
“Allah katında en sevimli amel, bir mümini sevindirmendir; onun bir sıkıntısını gidermendir; bir açlığını doyurmandır; yahut borcunu ödemendir.”
(Taberânî, el-Mu‘cemü’l-Kebîr; Beyhakî, Şuabü’l-İman)
Bu hadisin satırlarında, kırık kalpleri onarmanın ne kadar kıymetli olduğu gizlidir. Çünkü bir kalbi onarmak, Allah katında sevimli bir davranıştır. Kaldı ki bu nebevî öğüt, Allah’ın kullarının kalbî halleriyle ne kadar yakından ilgilendiğini de gösterir.
Yine Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurur:
“Kalpler Allah’ın kaplarıdır; O’na en sevgili olanı, en temiz ve en yumuşak olanıdır.”
(Beyhakî, Şuabü’l-İman, 5/345)
Demek ki kalbin kırılmış olması, onun Rabbine yönelmeye daha açık hâle gelmesidir. Yani kırık kalpler, Allah’a açılan en berrak, en saf pencerelerdir. Ne zaman ki insan kendi acziyetini hisseder, işte o an, Rabbin sonsuz kudretiyle buluşur.
Ebû’l-Hasan Harakânî Hazretleri der ki:
“Bir kalpte hüzün varsa, o kalp benim kalbimdir.”
Bu söz, sadece bir tasavvuf ehlinin duyarlılığı değil, aynı zamanda İslam’ın kırık kalplere karşı nasıl bir rikkat ve şefkat sunduğunun canlı bir tezahürüdür. Çünkü bir kalpte hüzün varsa, Allah o kalbi görür, duyar ve onunla beraber olur.
Hazret-i Mevlânâ ne güzel der:
“Sen darda kalınca bil ki kapılar ardına kadar açılır. Çünkü Allah en çok, kalbi kırık olan kullarına yakındır.”
Ey kalbi kırılmış kardeşim…
Belki insanlar anlamadı seni… Belki omzuna dokunacak bir el bile bulamadın. Ama bil ki Rabbin seninle. Kalbinin kırık dökük hâlini görüp onu şefkatle onaracak olan, Allah’ın ta kendisidir. Seni en iyi O anlar. Çünkü O, el-Cebbâr’dır – kırılanı onaran, dağılana düzen veren, paramparça olanı birleştirendir.
Sen yeter ki kalbini O’na aç. Çünkü:
“Allah, sabredenlerle beraberdir.”
(Bakara, 2/153)
Ve şüphesiz ki, sabredenin kalbi kırık kalptir. Fakat o kırıklık, Rahmân’ın nuruyla dolduğunda, kırık yerlerinden ışık sızar.
Ey kalbi kırık insan!
Kırıklığın bir noksanlık değil; rahmetin en kıymetli çağrısıdır. Gözyaşlarını silme, çünkü her damlası Allah’a doğru bir duadır. Ve unutma:
“Allah, kırık kalpleri sever.”
Zira kırık kalplerin Rabbi, onları
en güzel şekilde sarıp sarmalayandır.