İslam tarihinde önemli bir dönüm noktası olan İstanbul’un fethi, sadece askeri bir başarı değil; aynı zamanda Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) mübarek sözleriyle şekillenen bir manevi yürüyüştür. Hadis kaynaklarında geçen rivayetler, bu kutlu fethin asırlar öncesinden haber verildiğini ortaya koyuyor.
"Ne Güzel Kumandan, Ne Güzel Asker!"
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) İstanbul’un fethine dair en çok bilinen müjdesi şöyledir:
“İstanbul elbette fetholunacaktır. Onu fetheden komutan ne güzel komutandır, o ordu ne güzel ordudur!”
(Ahmed b. Hanbel, Müsned; Hâkim, el-Müstedrek)
Bu hadis-i şerif, İslam ordularını asırlarca İstanbul’un kapılarına kadar sürüklemiş; nice gönül erleri bu fethin bir parçası olabilmek için sefere çıkmıştır. İlk seferlerden birine katılan sahabi Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.), İstanbul’un kapısına yakın bir yere defnedilmesini vasiyet etmiştir. Mezarı, bugün Eyüpsultan olarak bilinen bölgede ziyarete açıktır.
İki Müjdelenmiş Şehir: Kostantiniyye ve Rûmiyye
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) müjdesine göre, fethedilecek iki büyük şehirden biri Kostantiniyye (İstanbul), diğeri ise Rûmiyye (Roma) idi. Rivayetlere göre, sahabiler bu iki şehirden hangisinin önce fethedileceğini sorduklarında, Efendimiz (s.a.v.):
“Hiraklin şehri (Kostantiniyye) önce fethedilecektir!” buyurmuşlardır.
(Ahmed b. Hanbel, Müsned; Hâkim, el-Müstedrek)
Bu rivayet, İstanbul’un Roma’dan önce fethedileceğini bildirerek, tarihin seyrini manevî bir temele oturtmuştur.
Hendek Savaşı’nda Verilen Büyük Müjde
Hendek Gazvesi sırasında büyük bir kaya parçasını kırmak üzere bizzat kazmaya katılan Resûlullah (s.a.v.), her balyoz darbesinde sahabeye müjdeler vermiştir:
-
Şam (Bizans) topraklarının fethi,
-
İran'ın kapılarının açılması,
-
Yemen’in İslam nuruyla tanışması…
Bu hadiseler, Resûlullah’ın (s.a.v.) gaybî haberleriyle fetihlerin sadece zafer değil, aynı zamanda tebliğ ve tevhid hareketi olduğunu gösteriyor. (Buhârî, Meğâzî; Ahmed, Müsned)
Endülüs Seferi, İstanbul’un Anahtarı mıydı?
Hz. Osman (r.a.) döneminde Kuzey Afrika’dan Endülüs’e düzenlenen seferler, İstanbul’un batıdan kuşatılmasına yönelik stratejik bir hamle olarak değerlendirilmişti. Halife Osman’ın şu sözü bu niyeti açıkça ortaya koymaktadır:
“İstanbul ancak Endülüs tarafından fethedilebilir. Eğer orayı fethederseniz, âhir zamanda İstanbul’u fethedenlerin ecrine siz de ortak olursunuz.”
(İbn Kesîr, el-Bidâye; Ahmed Cevdet Paşa)
“Allah’tan Korkun, Marufu Emredin”
Fetihlerle ilgili hadislerde sadece zafer değil, sorumluluk bilinci de öğretiliyor. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) fetihlerin ardından gelen nesillere şöyle seslenmiştir:
“Sizler birçok beldeyi fethedecek, ganimetler elde edeceksiniz. O vakte erişen kimse, Allah’tan korksun; iyiliği emredip kötülükten men etsin...”
(Tirmizî, Fiten)
Manevi Haritanın İlk Çizgileri
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) verdiği bu müjdeler, İslam tarihinin ilerleyen dönemlerinde birer birer gerçekleşmiş ve ilahi kelamın tebliği kıtalar ötesine ulaşmıştır. Bugün İstanbul’un fethi, sadece bir tarihî olay değil; hadis-i şeriflerle yön bulan bir müjdenin tecellisi olarak İslam dünyasında özel bir anlam taşımaya devam ediyor.