Dünya Hayatı Nedir?
Allah Teâlâ, dünya hayatını bir eğlence ve oyuna benzetmiştir. Gökten inen suyun bitkileri önce yeşertip sonra kurutması gibi, dünya hayatı da gelip geçicidir. Sonunda her şey yok olup gider. Bu yüzden dünya, aldatıcı bir menfaattir; müminler bu geçici sürece kanmamalıdır.

Batan Güneş Misali
Peygamber Efendimiz, dünyadaki günlerin sayılı olduğunu ve ömrünün sonuna yaklaştığını ashâbına batan güneş örneğiyle anlatmıştır. Bugünün geçen saatlerine göre kalan zamanın ne kadar az olduğu gibi, dünyanın kalan ömrü de çok kısadır. O, dünyayı bir yolcu gibi görür, azıcık dinlenip yola devam eden geçici bir misafir.

Bir Garip Yolcu
Âhiret aslında çok yakındır; Peygamberimiz, cennet ve cehennemin ayakkabı bağcığından daha yakın olduğunu haber vermiştir. Abdullah ibn Ömer’den rivayet edilen hadiste de, dünya hayatını bir garip veya yolcu gibi yaşamak, ölümün farkında olmak öğütlenmiştir. Günümüzü en iyi şekilde değerlendirmeli, sağlıklı günlerde gelecekteki zorluklara hazırlıklı olmalıyız.

Ölümün Şeması
Peygamberimiz, ölümü insanı dört bir yandan saran bir kuşatma olarak tarif etmiştir. İnsan, arzusuyla birlikte dert ve sıkıntılarla karşı karşıyadır; bir sorun çözülse bile yenisi mutlaka çıkar. Mümin, bu gerçeği unutmamalı ve hayatını buna göre düzenlemelidir.

Mal ve Dünya Hırsı
İnsanı en çok saran tehlikelerden biri mal sevgisidir. Peygamber Efendimiz, mal hırsının insanın dinine vereceği zararı, aç kurtların koyun sürüsüne verdiği zarara benzetmiştir. Dünya malı geçicidir, asıl fayda veren sadaka ve hayır yolundaki harcamalardır. Aşırı mal sevgisi insanı kör eder, ölüm gerçeğini görmesini engeller.

Herkese İstediği Verilir
Allah, âhiret isteyenlere gönül zenginliği ve düzen verir; dünya isteyenlere ise endişe ve düzensizlik. Herkes, isteğine göre dünyada karşılık bulur; ancak sadece âhiret kazananlar ebedi mutluluğa erişir.

Peygamberimizin Dünya Hayatı
Efendimiz dünyaya bağlı olmamış, en sade şartlarda yaşamıştır. Elinde ne servet ne de makam bırakmamış, sadece ihtiyaç kadarını arzulamıştır. Onun hayatı bize dünya ile nasıl ilişki kurmamız gerektiğini göstermektedir: kanaat, gönül zenginliği ve ihsanla.

Gerçek Hayat Âhirettir
Dünya, Allah katında sinek kadar bile değer taşımayan geçici bir yerdir. Âhiret ise ebedî ve gerçek hayattır. Dünyaya aşırı meyletmeyen, Allah’ın sevgisini kazanır; dünyaya göz dikmeyenler de insanların sevgisini kazanır.

Cuma Namazının Sünneti ile İlgili Hadisler ve Uygulamalar
Cuma Namazının Sünneti ile İlgili Hadisler ve Uygulamalar
İçeriği Görüntüle

Ölümü Unutmamalı
Peygamberimiz, insanın dünyaya kapılmaması için ölümü sık sık hatırlaması gerektiğini öğretmiştir. Ölüm, ansızın gelip insanı kuşatır. Kabir, âhiretin ilk durağıdır; oradaki imtihan kolay ya da zor olabilir. Bu yüzden kişi dünyadayken kabri için hazırlık yapmalıdır.

Son Söz
Dünya, insan için avdır; ama avcı ölümdür. Müminin evi âhiret, geçimi ise ibadet, tâat ve hayırla kazanılan hasenatlardır. Bu bilinçle yaşamak, hayatın gerçek anlamını kavramaktır.

Dünya Onların, Âhiret Bizim Olsun

Ashâbın gözünde dünya küçülmüş, âhiret ise hayatın tek kaygısı olmuştu. Dünya, sadece kısa bir konaklama yeri olarak görülürken, asıl hayatın ebedî âhiret olduğu anlayışı derinlemesine yerleşmişti. Dünya hayatı, âhiretin tarlası olarak kabul edildi; bu tarlaya ekilen tohum ise sâlih amellerdi.

Peygamber Efendimiz sürekli olarak şöyle öğüt verirdi:
“Esas hayat, âhiret hayatıdır.”

Hazret-i Ömer, zenginlik ve saltanat içinde yaşayan kralların saraylarında bulunup kendisinin ise sade bir hasırın üstünde yatmasına üzüldüğünde, Resûlullah ona şöyle dedi:
“Dünya onların, âhiret bizim olsun, istemez misin yâ Ömer?” (Ahmed, II, 298)

Hendek Savaşı’nda Müslümanlar ağır bir imtihanla karşılaştılar, öyle ki kalplerinde Allah’ın yardımı konusunda şüpheler belirdi. O anda Peygamberimiz şu duayı etti:
“Allah’ım! Gerçek hayat ancak âhiret hayatıdır.” (Buhârî, Rikāk, 1)

Sonrasında Mekke’nin fethi gibi büyük bir zafer elde ettiğinde de aynı mütevazı ruh halindeydi. Mekke’ye, bir devenin üzerinde secde ederek girdi, zafer işaretleri göstermedi. Etrafına yine şöyle hatırlatıyordu:
“Esas hayat, âhiret hayatıdır.”

Bu bilinçle ashâbın dünyaya bakışı değişti; dünya küçüldü, âhiret ise tek gerçek endişe ve hedef haline geldi. Dünya, sadece geçici bir durak; âhiret ise ebedi bir vatan olarak benimsenmişti. Ve bu âhiret tarlasına ekilen en kıymetli tohumlar ise sâlih amellerdi.