Ebû Zerradıyallahu anh şöyle dedi:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bana (hitaben) buyurdu ki:
“Din kardeşini güler yüzle karşılamak gibi (tabiî) bir iyiliği bile sakın küçük görme!” (Müslim, Birr 144. Ebû Dâvûd, Libâs 24)
(Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır. (Tirmizî, Birr, 36)
- Hadisi Nasıl Anlamalıyız?
İyiliği takdir etmek ve yerine getirmek elzemdir. İyiliği küçümsemek veya önemsememek, iyilik bilincinden yoksun olmaktan kaynaklanır. Resûl-i Ekrem Efendimiz, büyük sahâbî Ebû Zer hazretlerine hitaben Allah'a itaat ve insanlara iyilik ve ihsan olarak bilinen hiçbir şeyin küçük görülmemesi gerektiğini vurgulamaktadır. "Bir davranış olsa bile, din kardeşini güler yüzle karşılamak gibi" diye çok etkileyici bir örnek vermektedir. Tirmizî’deki bir rivayette "Din kardeşinin yüzüne gülümsemen sadakadır" denirken, başka bir hadiste de "Her ma’rûf sadakadır. Din kardeşini güler yüzle karşılaman da ma’rûftandır" ifadesi geçmektedir.
Din kardeşini neşeyle ve güleryüzle karşılamak, onu mutlu eder ve içini huzurla doldurur. Bir mü'mini mutlu etmek, başlı başına bir iyiliktir.
Çoğu zaman, küçük şeyleri "iyilik" olarak değerlendirmeme hatasına düşeriz ve böylece dini değerlerimizi yaşama fırsatını kaçırırız. Bu da, giderek yozlaşan günlük yaşamın önemli bir parçası haline gelir. Oysa imanlı ve uyanık bir zihniyetle yaşayanlar, beklentilerin ötesinde pek çok fırsatla karşılaşırlar.
İyiliksever olmak, her zaman büyük çapta eylemler yapmak anlamına gelmez. Küçük ya da büyük olsun, iyiliği tam bir samimiyetle görmek gerekir. 696, 797 ve 894 numaralı hadisler de bu önemli gerçeği hatırlatıyor.
Dersler:
- Dinimizde iyilik düşünce ve uygulaması son derece önemlidir.
- Hiçbir iyilik küçümsenmemelidir.
- Geleni güleryüzle karşılamak önemli bir iyiliktir.
TEBESSÜMÜ BİLE SADAKA
(Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır. (Tirmizî, Birr, 36)
Mümin, öncelikle teslimiyet ve sadakat sahibi bir kişidir. O, altın gibi değerlidir ve yaşamı boyunca İbrahimî bir duruş sergiler, vakarını korur. İmanından ve değerlerinden taviz vermez, Kur'an-ı Kerim'in ve sünnet-i seniyyenin rehberliğini terk etmez ve sırat-ı müstakimden sapmaz. Resul-i Ekrem (s.a.s.)'in dilinde mümin bal arısı gibidir, her zaman güzellikleri tercih eder. Kimseyi kırmaz veya incitmez.
Onun kalbinde, iyiliklere, faydalı işlere, olumluya yer vardır. Mümin, yaşamının zorluklarına rağmen yıkılmaz, ayakta kalır. Bilir ki imtihan ve zorlukları sabır, metanet ve vakarla karşılamak, Eyüp gibi musibetleri kabullenmektir. Yüce Allah'ın lütfuna ve kahrına her zaman teşekkür edebilmektir. Mümin, insanların güvendiği bir kişidir, aldatmaktan ve aldanmaktan Allah'a sığınır. Onun ağzından kötü veya yalan sözler, incitici ifadeler çıkmaz. O, birleştirici ve müjdeleyici bir kişidir, ötekileştirmek yerine bir araya getirir. Sözlerinin ve eylemlerinin bir gün mutlaka hesabını vereceğinin bilincindedir.