Çocuklar, anne ve babaya emanet edilen ilâhî birer lütuftur. Fıtratları tertemiz bir toprak gibi, içine ne ekilirse onu verir. Bu sebeple, evlatlarımızın kalplerine hakikatin tohumlarını atmak, onları yalnızca dünyevî başarılarla değil, aynı zamanda ebedî kurtuluşla da tanıştırmak ebeveynin en önemli vazifelerindendir.

Bir çocuğun eğitimi, yalnızca okul çağında değil; kalbin en saf olduğu erken yaşlarda başlar. “Daha anlamaz” denilerek ertelenen her değer, ileride telafisi güç boşluklara dönüşebilir. Oysa çocuklarımıza küçük yaşta Allah sevgisini, Peygamber muhabbetini, ibadet alışkanlıklarını ve şükür bilincini aşılamak, onları bâtılın girdabından korumanın en sağlam yoludur.

İslâmî terbiyenin temelinde, evlâda sadece bilgi değil; iman, edep ve şuur kazandırmak yatar. Geceleri namaz için kaldırmamak, uykusunu bölmemek gibi “şefkat” maskesi takmış ihmaller, aslında çocukların mânevî dünyasında büyük gedikler açar. Ailelerin bu konudaki ihmal ve gafleti, çocukların yalnızca dünyada değil, âhirette de kayıplar yaşamasına sebep olabilir.

Tasavvufta Halvet Nedir, Cemiyet İçinde Manevi Terakki Mümkün mü?
Tasavvufta Halvet Nedir, Cemiyet İçinde Manevi Terakki Mümkün mü?
İçeriği Görüntüle

Hayırlı bir evlât, sadece dünyada değil, âhirette de insanın arkasından iyilik olarak devam eden bir sermâyedir. Onları sadece akademik başarıya, kariyer planlarına yönlendirmek değil; inançlı, erdemli ve sorumluluk sahibi bireyler olarak yetiştirmek ise anne-babanın en büyük mirasıdır.

Unutulmamalıdır ki, çocuklarımıza bırakacağımız en kıymetli miras; arkamızdan dua eden, bizi hayırla anan ve bizler için sadaka-i câriye olan hayırlı bir nesildir. Bu da ancak Allah’ın rızasını önceleyen bir eğitim ve örnek bir hayatla mümkün olabilir.

Muhabir: Said Aydın