Oysa İslam, bu gibi çetin zamanlarda Müslümanların birbirine düşmanlık beslemesini, birbirini tekfir etmesini ya da ölümüne fetvalar vermesini kesinlikle tasvip etmez. Bilakis, kardeşliğin, sağduyunun ve sabrın öne çıkarılması gerektiğini vurgular.

Peygamberimiz’den (s.a.v.) Örnek Tavsiye: Fitne Zamanında İbadet

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) fitne zamanlarında nasıl davranılması gerektiğine dair çok net tavsiyeleri vardır. Ma’kil bin Yesâr (r.a.)’dan aktarılan bir hadiste şöyle buyrulmuştur:

"Kargaşanın hâkim olduğu dönemde ibadet etmek, bana hicret etmek gibidir." (Müslim, Fiten 130)

Hadiste geçen "herc" kelimesi; toplumda huzursuzluk, düzensizlik, karmaşa ve hatta Müslümanlar arasında yaşanan kanlı çatışmalar anlamına gelir. Resûlullah Efendimiz, bu kavramı açıklarken, "Herc, katildir" (Buhârî, Edeb 39) diyerek, bu tür dönemlerde yaşanabilecek en büyük tehlikeye dikkat çekmiştir.

İbadet, Fitneye Karşı Sığınılacak Emniyet Limanı

Kargaşa ortamlarında birçok insan, bilinçsizce olayların içine sürüklenirken, ibadet eden kimseler fitneye bulaşmamış olur. İşte bu yüzden, bu kimselerin ibadetleri, sıradan zamanlardaki ibadetlerden daha kıymetlidir. Çünkü bu, hem nefse hem de çevresel baskılara karşı verilmiş bir mücadele anlamına gelir.

Tıpkı Mekke’den Medine’ye hicret eden sahabiler gibi… Onlar, Allah’a daha rahat kulluk edebilmek için mallarını, yuvalarını ve yakınlarını geride bırakmıştı. Bu fedakârlık onların derecesini Allah katında artırmıştı. Günümüzde de fitneye bulaşmamak için köşesine çekilip ibadet eden kişi, benzer bir ecir ve sevaba ulaşabilir.

Bilinçli Müslümanın Rolü: Sükûnet ve İbadet

Toplumda örnek alınacak aklıselim sahibi bireylerin varlığı, kargaşa dönemlerinde daha da önemli hâle gelir. Çünkü insanlar, zihinlerin karıştığı zamanlarda yön gösterici kimselere ihtiyaç duyar. Bu noktada, sabırla ibadet eden ve fitneye karışmayan kişiler, toplumun ıslahı için bir umut ışığıdır.

Bu Hadisten Hangi Dersleri Çıkarmalıyız?

  1. Bazı dönemlerde yapılan ibadetler, içinde bulunulan şartlara göre daha faziletli olabilir. Fitne zamanı da bu istisnai durumlardan biridir.

    İhlâsla Verilen Her Lokma, Allah Katında Kaybolmaz"
    İhlâsla Verilen Her Lokma, Allah Katında Kaybolmaz"
    İçeriği Görüntüle
  2. Kargaşa dönemlerinde birçok kişi ibadetten uzak kalabilir. Bu sebeple ibadet etmek hem zor hem de daha değerlidir.

  3. Dinin gereklerini daha iyi yerine getirmek adına, gerektiğinde hicret etmek yani daha huzurlu ortamlara yönelmek, büyük bir fazilettir.

Müslüman, fitne zamanlarında sabır, feraset ve ibadeti kuşanarak hem kendi ahiretini korur hem de toplumun huzuruna katkı sunar.

Fitne Zamanında En Zor İmtihan: İstikamet Üzere Kalmak

Zamanların karardığı, hak ile batılın birbirine karıştığı dönemlerde en büyük imtihanlardan biri istikameti koruyabilmektir. Kimi zaman zenginlik, kimi zaman fakirlik; bazen savaş, bazen barış bir fitne vesilesi olabilir. Peki, mümin bu sarsıntılı zamanlarda nasıl ayakta kalabilir?

İslam tarihi, yalnızca zaferlerin değil aynı zamanda büyük imtihanların ve iç muhasebelerin tarihidir. Bazen bir toplumun, bazen bireyin, bazen de tüm insanlığın kıyametini andıran dönemler yaşanmıştır. Rasulullah Efendimiz’in (s.a.v) “Karanlık geceler gibi fitneler” diye tasvir ettiği bu dönemlerde en büyük vazife, imanı muhafaza etmek ve istikameti bozmamaktır.

Müslim ve Buhari hadislerinde aktarıldığı üzere, öyle zamanlar gelecek ki insanlar sabaha mümin olarak başlayıp akşama kafir olarak bitecek, hatta neden öldürdüğünü ya da neden öldürüldüğünü bilmeyecek hâle gelecektir. İşte bu, toplumun içinden geçtiği bir “fitne kıyameti”dir.


Toplumların Kıyameti Başlar mı?

Çoğu zaman bu tür hadisler “kıyamet alametleri” olarak algılanır ve geleceğe ötelenir. Oysa bu uyarılar, her dönemin müminini ilgilendirir. Zira kıyamet sadece külli bir hadise değildir; bir toplumun ya da bireyin de kıyameti olabilir. Göz ardı edilen bu tehlike, Müslüman bireylerin imani dengesini kaybetmelerine neden olabilir.


İlk Fitne ve Müslümanların İç Muhasebesi

İslam tarihinde “ilk fitne” olarak bilinen Sıffin Savaşı, Hazreti Ali ile Muaviye arasında cereyan eden ve 70 bin Müslümanın hayatını kaybettiği kanlı bir döneme işaret eder. Olayın dramatik boyutu, hem Hazreti Ali gibi bir halife hem de Muaviye gibi Rasulullah’ın vahiy katibinin bu çatışmanın tarafı olmasıdır. Öyle ki, namaz kılan, aynı mescitte saf tutan müminler karşı karşıya gelmiş ve birbirlerini öldürmüştür. Bu da gösteriyor ki, iman sahibi olmak, tek başına fitneden korunmak için yeterli değildir.


Savrulmaların ve Zaafların Çağı

Savaşın ortasında şehadet getiren düşmana karşı tereddütsüz davranan bir sahabi bile Rasulullah tarafından sorgulanmıştır: “Kalbini yardın da mı baktın?” Çünkü fitne anı, nefsin öne geçtiği, duyguların aklı bastırdığı anlardır. Hazreti Ali’nin, yüzüne tüküren düşmanı öldürmekten vazgeçmesi, bu ahlaki ve ruhi direncin sembolü olarak dikkat çeker.


İbadetle Yetinmeyen Bir Şuur

Rasulullah’ın, Kur’an okuyup da onun boğazından aşağı inmeyen insanlardan bahsetmesi, ibadetin şekli değil, ruhu ile ilgili uyarıyı barındırır. Haricilerin “Hüküm yalnızca Allah’ındır” sözünü delil getirerek Hazreti Ali’yi eleştirmesi, Kur’an’ın hak sözünün nasıl yanlış niyetle kullanılabileceğinin çarpıcı bir örneğidir.


Zamanın Fitnesi Hep Güncel

“Fitne zamanı ne zaman?” sorusunun mutlak bir cevabı yoktur. Zira her çağ, kendi içinde bir fitne taşır. Ve her mümin, kendi fitnesiyle sınanır. Sabah mümin olup akşam imandan sapmak mümkündür. Bu nedenle her mümin, gününü ve gecesini imanla tamamlama gayreti içinde olmalıdır. Bu, bir şahsiyet disiplinidir.


Çözüm: Allah’ı Görüyormuş Gibi Yaşamak

Fitne zamanlarında istikameti koruyabilmenin yegâne yolu, Allah’ı görüyormuş gibi bir hayat sürmektir. O’nun razı olmadığı bir işi yapmaktan nefessiz kalmış gibi uzak durmak, imanın kalbi yönüdür. Damarlarında şeytanın dolaşmasına izin vermemek, nefsi kontrol altına almak, kalbi karanlıklara teslim etmemek; bunlar, istikameti koruma azminin adımlarıdır.


En Büyük Cesaret, İstikamette Israr Etmektir

Tarihin ve günümüzün örnekleri, imtihanın her zaman var olduğunu gösteriyor. Zenginlik, fakirlik, savaş, barış, güç, zaaf... Tüm bu hallerde mümini bekleyen en büyük görev, Allah’ın rızasına uygun bir duruş sergilemektir. Rasulullah’ın öğrettiği şekilde dua etmek, yalvarmak ve Allah’a sığınmak, bu zorlu zamanlarda tek sığınaktır.


Kaynak:
Hazırlayan: Muhammed Ali Kaya – gorselhaber.com
Dayanak metin: Ahmet Taşgetiren, Altınoluk Dergisi, Sayı: 369