Hayat sadece gözle görülen bir ekran, bir manzara değildir. Asıl görmesi gereken kalptir, duyması gereken ruh... Kur’an bu hakikati şöyle bildirir:
“Şüphesiz ki gözler kör olmaz, lâkin sinelerdeki kalpler kör olur.” (Hac, 22/46)
Basiret, sadece bakmak değil; bakılanın ardındaki gerçeği kavrayabilmektir. Bugün bilgiye ulaşmak kolay ama hakikate varmak zor. Çünkü basiret, zeka ile değil; ihlasla, takva ile ve salih bir kalple beslenir.
Resûlullah Efendimiz (s.a.v):
“Mümin, bir delikten iki kere sokulmaz.” (Buhârî, Edeb, 83)
buyurarak, basiret sahibi bir müminin aynı yanlışa tekrar düşmeyeceğini bildirir. Peki bizler, aynı hataları tekrar tekrar yaparken, gerçekten düşünüyor muyuz?
Gazze’de göz göre göre bir soykırım yaşanıyor.
Filistin’de bile bile işlenen bir zulüm var.
Ama biz ne yapıyoruz?
Gözümüz görüyor ama kalbimiz hissediyor mu?
Kameralar kaydediyor ama vicdanlar uyanıyor mu?
Her gün toprağa düşen çocuklar, yıkılan mescitler, paramparça hayatlar... Bunlara basiretle mi bakıyoruz, yoksa sadece sıradan bir haber gibi mi geçiyoruz önünden?
Basiret, görmekle kalmaz; gördüğünün gereğini yapar.
Dua ile, infak ile, dil ile, kalem ile, meydanlarda ya da sessiz direnişlerde safını belli eder.
Kur’an şöyle buyurur:
“De ki: İşte bu (Kur’an), basiretler içeren bir beyandır; Rabbinizden bir hidayettir.” (En‘âm, 6/104)
O halde, ümmetin derdiyle dertlenmek, basiretin bir gereğidir.
Basiret; sadece başkalarının hatasını görmek değil, kendi nefsine ayna tutabilmektir. Hz. Ömer (r.a)’in dediği gibi:
“Kendinizi hesaba çekmeden önce hesaba çekilin.”
Çünkü basiret, henüz buradayken ahireti görebilmektir.
Ey gönül!
Gözlerin açıkken kalbini kapatma.
Vicdanını uyuşturma.
Gazze’deki çocukları duy, Filistin’deki yetimleri hisset.
Allah’ın nuruyla bak, Kur’an’ın rehberliğinde yürü.
Zira asıl körlük, gözlerin değil; hakikate duyarsızlaşmış kalplerindir.
Allah’ım, bizi gördüğü halde kör, duyduğu halde sağır olanlardan eyleme. Müminlerin feryatlarını işittiği halde sessiz kalanlardan eyleme. Amin.
Göz Açmak Yetmez, Kalbi Uyandırmak Gerek
Kur’an-ı Kerim’de basiret, sadece görme değil; kalple anlama, hikmeti kavrama ve hakikati idrak etme yetisi olarak sunulur. Peki, biz gerçekten basiret sahibi miyiz?
Basiret kelimesi, sözlükte “kalp gözüyle görme, bir şeyin iç yüzünü sezme ve gerçeği idrak etme” anlamına gelir. İslami terminolojide ise basiret, Allah’ın “Basîr” sıfatının bir yansıması olarak, kulun olayları sadece gözle değil, hakikatin derinliğiyle ve Allah’ın nuruyla okuyabilme yetisidir.
Bugün bilgiye ulaşmak kolay, ama hakikate varmak zor. Çünkü bilgi gözle görülür, basiret ise kalple okunur. Kur’an-ı Kerim’de basiretle ilgili birçok ayet, hem bireysel hem de toplumsal uyanışın temelini oluşturur. İşte bu ayetlerden bazıları:
Kur’an’da Basiret Temalı Ayetler:
📖 En'âm 104:
“Şüphesiz size Rabbinizden basiretler geldi. Artık kim görürse kendi lehine, kim körlük ederse kendi aleyhinedir...”
➡️ Bu ayet, ilahi hakikatin açık olduğunu, görmek istemeyenin ise kendi tercihiyle karanlıkta kaldığını ifade eder.
📖 A'râf 203:
“Bu Kur’an, Rabbinizden gelen belgeler, hidayet ve rahmettir.”
➡️ Kur’an, sadece bir kitap değil; basireti açan bir nur, doğru yola ileten bir rehberdir.
📖 Yunus 43:
“Onlardan bazıları sana bakar, fakat basiretleri yoksa sen körleri doğru yola iletebilir misin?”
➡️ Görmek başka, idrak etmek başkadır. Bu ayet, hakikati gözleriyle görenlerin bile kalben kör olabileceğini bildirir.
📖 Yusuf 108:
“De ki: Bu benim yolumdur. Ben ve bana uyanlar, Allah’a basiret üzere davet ederiz...”
➡️ İslam’ın hakikate çağrısı, bilinçli ve hikmetli bir davettir. Körü körüne değil, basiretli bir duruşla.
📖 İsrâ 102 & Kaf 8:
Musa'nın mucizeleri ve kainattaki ilahi düzen, gözleri ve kalpleri açan delillerdir.
➡️ Her varlık, basiretle bakıldığında Allah’ın kudretini ilan eder.
📖 Câsiye 20 / Kasas 43 / Nûr 44:
“Kur’an, apaçık deliller, rahmet ve doğru yolu gösterendir... Gece-gündüz döngüsünde, basiret sahipleri için ibretler vardır.”
➡️ Her gün yaşadığımız doğal olaylar bile, basiretle okunduğunda Allah’a işaret eder.
📖 Âl-i İmrân 13 / Haşr 2 / Muhammed 23:
Savaş, yıkım, sürgün… Tüm bu sahneler Kur’an’da, akıl ve kalp sahiplerine ibret vesilesi olarak sunulmuştur.
➡️ Kur’an, sadece geçmişi anlatmaz; bugünü ve geleceği basiretli bakışlarla yorumlamamızı sağlar.
📖 Sâd 45:
“İbrahim, İshak ve Yakub… Hepsi güçlü iradeli, derin görüş sahibi kullardı.”
➡️ Gerçek kulluk; sadece ibadetle değil, feraset ve basiretle yaşanır.
SONUÇ:
Basiret, sadece ayetleri okumak değil; ayetleri yaşayarak anlamaktır.
Kur’an’ın nazil olduğu dönemde olduğu gibi bugün de basirete muhtacız. Olaylara Allah’ın nuru ile bakabilmek, zamanı, zulmü, insanı ve nefsimizi doğru okuyabilmek basiretle mümkündür.
Unutmayalım ki basiret, sadece gözlerle değil; uyanmış bir kalp, temiz bir niyet ve sağlam bir imanla kazanılır.