Allah’ın varlığı, insanlık tarihinin en temel ve en derin sorularından biridir. Ancak felsefe ve teoloji alanında sıkça dile getirilen bir gerçek vardır: “Var olanı ispat etmek, yokluğu ispat etmekten her zaman daha kolaydır.” Bu ilke, Allah’ın varlığını ortaya koyan pek çok delilin önünü açar. Çünkü varlığı ispatlamak, tek bir somut örnekle mümkünken; yokluğu kanıtlamak için evrenin tamamını taramak gerekir ki, bu neredeyse imkânsızdır.

Nikâh Akdinde Erkek ve Kadın Şahitler: Hanefî ve Şafiî Mezheplerinin Farkları
Nikâh Akdinde Erkek ve Kadın Şahitler: Hanefî ve Şafiî Mezheplerinin Farkları
İçeriği Görüntüle

İslam düşüncesinde Allah’ın varlığına işaret eden birçok delil bulunmaktadır. Bunların başında İmkân Delili gelir. İmkân, bir şeyin hem var olma hem de olmama ihtimalinin eşit olduğunu ifade eder. Ancak evrende var olan her şey, öncesinde yoklukta idi. Bu varoluş tercihini yapan mutlak güç yalnızca Allah olabilir.

Bir diğer önemli delil ise Hudus Delilidir. Hudus, varlığın sonradan meydana gelmesi anlamına gelir. Evrenin genişlemesi, termodinamiğin ikinci yasası gereği enerjinin azalması ve maddelerin yok olmaya doğru kayması gibi bilimsel gerçekler, evrenin bir başlangıca sahip olduğunu gösterir. Kendi kendine varlık kazanamayan bir şey, ancak başka bir yaratıcı eliyle var olabilir. İşte o yaratıcı, Allah’tır.

Kâinatın her köşesinde dikkat çeken muazzam sanat ve düzen ise San’at Delili olarak sunulur. Atomdan galaksilere, hücrelerden canlılara kadar her varlık, üzerinde büyük bir sanat ve estetik değeri taşır. Böyle karmaşık ve mükemmel bir düzenin tesadüfen ortaya çıkması mümkün değildir. Bu eşsiz sanat eseri, ilahi bir sanatkârın varlığını işaret eder.

Devir ve Teselsül Delili ise, varlıkların birbirini doğurduğu zincirin sonsuza gidemeyeceğini savunur. Bir şeyin varlığını açıklamak için geriye gidildiğinde, mutlaka ilk yaratıcının varlığına ulaşılır. Bu ilk yaratıcı, zaman ve nedensellik zincirinin başlangıcı olan Allah’tır.

Her varlıkta belirgin bir amaç, bir gaye ve fayda vardır. Doğadaki düzen, canlılardaki işleyişin kusursuzluğu, bu alemin bilinçsiz rastlantılarla değil, bilinçli bir planla yaratıldığını gösterir. Bu da Hikmet ve Gaye Delili olarak kabul edilir.

Kâinatın temel yasaları ve canlıların birbirine olan yardımlaşması da ilahi bir düzenin varlığını ortaya koyar. Güneşin, yağmurun, toprağın ve canlıların birbirine destek olması, bilinçsiz varlıkların kendi başlarına yapamayacağı karmaşık ilişkiler zincirini oluşturur. Bu Yardımlaşma Delili ile açıklanır.

Doğadaki temizlik ve düzen, hatta insan bedenindeki mikro düzeydeki temizlik sistemleri bile, Kuddüs ismiyle anılan kutsal bir varlığın işaretidir. Toprağı temizleyen bakterilerden, kanı arındıran oksijene kadar her şey, Allah’ın mükemmel isimlerinden biridir.

Her insanın yüzünün eşsizliği, aynı zamanda Allah’ın sınırsız ilmi ve kudretinin bir göstergesidir. İnsan simaları birbirine benzemediği gibi, evrendeki her varlık da benzersiz bir şekilde yaratılmıştır. Bu da Simalar Delili olarak kabul edilir.

İnsan fıtratı, vicdanı ve ruhundaki Allah’a inanma eğilimi, yaratılışın kendisinden kaynaklanan güçlü bir delildir. İnsan, doğuştan şükretmeye ve yaratıcıya yönelmeye programlanmıştır. Bu, Fıtrat ve Vicdan Delili olarak adlandırılır.

İnsanlık tarihi boyunca dinsiz bir toplum olmamış, her çağda bir inanç ve manevi düzen aranmıştır. Bu durum, insanın Allah’a inanma ihtiyacının ne denli derin ve kaçınılmaz olduğunu gösterir.

Son olarak, Kur’an-ı Kerim’in Allah kelamı olması ve peygamberlerin varlığı, en güçlü deliller arasında yer alır. Kur’an’ın mucizeleri ve peygamberlerin hakikati, Allah’ın varlığını ve birliğini ilan eden en büyük delillerdendir.

Tüm bu deliller, bir araya geldiğinde, Allah’ın varlığının inkâr edilemez olduğunu güçlü biçimde ortaya koymaktadır. Yokluğunu iddia etmek ise, evrenin tamamını dolaşıp kontrol etmeyi gerektirdiği için pratikte mümkün değildir.

Muhabir: Musap yeşilmen