İnsan dünyada yaşarken hangi ahlâk üzereyse, âhirette onun sûretine bürünecek. Zira kıyamet günü herkesin yüzü, dünyadaki kalbinin ve niyetinin bir aynası gibi ortaya çıkacak.
Cenâb-ı Hak, Abese sûresinde buyurur:
"O gün birtakım yüzler parlak, güleç ve sevinçlidir. Yine o gün birtakım yüzleri de keder bürümüş, hüzünden kapkara kesilmiştir. İşte bunlar kâfirlerdir, günahkârlardır."
(Abese, 38-42)
Bu ayet-i kerimeler bizlere, ahiretteki sîmâmızın sadece dış bir görünüm değil, iç âlemimizin tezahürü olduğunu bildiriyor. Yani insan, dünyada neyi sevmişse onunla haşrolacak; neye gönül vermişse, onun sûretiyle diriltilecek. Kalbi nurla dolu olanların yüzleri de parlayacak, karanlık arzularla yaşayanların siması da kararıp kederle dolacak.
Bugünkü Sîretimiz, Yarınki Sûretimizdir
Sîmâ, sadece et ve kemikten ibaret bir yüz değildir. Bir aynadır aslında… İçimizde taşıdığımız öfke, kibir, hırs, isyan ve gaflet; ahirette çirkin bir karanlık olarak yüzümüze yansıyacak. Aynı şekilde; sabır, merhamet, tevazu, salih niyet ve takvâ ise, o gün bizlere nurdan bir zırh gibi olacak.
Nitekim bir başka ayette şöyle buyrulur:
"O gün mümin erkekler ile mümin kadınların nurları, önlerinden ve sağ taraflarından koşarak parlar. Onlara şöyle denir: ‘Bugün size müjdeler olsun! Altlarından ırmaklar akan cennetler var. Orada ebedî kalacaksınız. İşte büyük kurtuluş budur.’"
(Hadîd, 12)
Demek ki o büyük buluşma gününde, yüzlerimizin nasıl görüneceği bu dünyadaki gayretimizle şekillenecek. Bir tebessüm, bir secde, bir sadaka; âhirette bir ışık olurken, bir kibir, bir isyan, bir günah da bir gölgeye dönüşecek.
Şeklimizi Bugün Çiziyoruz
Unutulmamalı ki âhiretteki simâmız, bu dünyada kendi ellerimizle çizdiğimiz bir resim olacak. Her gün işlediğimiz amellerle, kalbimizde taşıdığımız niyetlerle, dudaklarımızdan dökülen sözlerle adım adım o yüz şekilleniyor.
Bu nedenle uyarı açık: "Bugünkü sîretimiz, yarınki sûretimizdir."
Yani nasıl yaşıyorsak, öyle görüneceğiz. Nasıl bir kalp taşıyorsak, öyle bir yüzle diriltileceğiz.
Dua ile Bitirelim:
"Ya Rabbi, yüzleri nurlandırdığın o büyük günde, bizleri de nurlandır! Bizi mahzun yüzlerden değil, mesrur olanlardan eyle. Kalplerimizi karanlık kılma ki simamız da aydınlık olsun. Âmin."