Her dava emin insanlarla ayakta kalır. Güvenilir, sözünde duran, sırrı saklayan, emanete ihanet etmeyen adamlarla... İşte bu insanlardan biri, hatta en önde gelenlerinden biri Ebu Ubeyde bin Cerrah’tır (r.a.).
Hicretten kırk yıl önce, 583 yılında Mekke’de doğan Ebu Ubeyde, Hz. Peygamber’in onuncu dedesi Fihr’de Resûlullah (s.a.v.) ile soy birliğine sahiptir. Okuma yazma bilen nadir insanlardandı. Benî Hâris kabilesindendi ve İslâm'a, Hz. Ebû Bekir (r.a.) aracılığıyla henüz Dârülerkam kurulmadan önce iman etti. Kureyş’in baskılarına rağmen dininden taviz vermedi. Bu uğurda Habeşistan’a hicret etti, ardından Medine’ye göç etti.
Resûlullah (s.a.v.) onun hakkında, “Her ümmetin bir emini vardır, bu ümmetin emini de Ebu Ubeyde’dir” buyurdu. Bu söz, onun İslam tarihinde ne denli önemli bir yere sahip olduğunu gözler önüne seriyor.
Hz. Ömer (r.a.), halifeliği döneminde sahabilerine şöyle dedi: “Bir şey isteyin.” Onlar altın, inci, yakut istediler. O ise şöyle dedi: “Ben istiyorum ki şu ev, Ebu Ubeyde bin Cerrah gibi ricalle dolu olsun.”
Onun emniyetine sadece Müslümanlar değil, Hristiyanlar da güvenirdi. Necran Hristiyanları, mallarını taksim için Resûlullah’tan hakem istediklerinde Efendimiz (s.a.v.), Ebu Ubeyde’yi gönderdi ve şöyle buyurdu: “Bu ümmetin emini budur.”
Hz. Peygamber’in (s.a.v.) vefatından sonra halife seçimi gibi en kritik süreçlerde gösterdiği vakur ve birleştirici tutumla ümmetin birliğine katkı sağladı. Hz. Ebu Bekir’e biat ederek, Hz. Ali’nin de biatini teşvik etti.
Cennetle müjdelenen Aşere-i Mübeşşere'den biri olan Ebu Ubeyde (r.a.), uzun boylu, zayıf yapılı, sevimli ve ciddi bir insandı. Haya sahibi, yumuşak huylu ama gerektiğinde aslan gibi kükreyen bir şahsiyetti.
Hicri 18 yılında, 58 yaşındayken vefat etti. Kabri bugün Ürdün’de, Şeria Nehri kıyısındaki Amtan köyündedir.
Rabbimizden onun şefaatini ve bu ümmete onun gibi emin insanlar lütfetmesini niyaz ederiz.
