HABER MERKEZİ - Allah Rasûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem-, Kur’ân-ı Kerîm’i vakar ile tâne tâne ve duygu derinliği içinde okurdu. Âyet-i kerîmelerin mânâları üzerinde tefekkür eder ve emirlerini derhâl hayâtına tatbik ederdi. Allah’ı tesbih etmekten bahseden âyetlere geldiğinde “Sübhânallah” gibi tesbih ifadeleriyle Cenâb-ı Hakk’ı noksanlıklardan tenzih eder, dua ayetleri geldiğinde Allah’a münâcaatta bulunur, Allah’a sığınmaktan bahseden âyetlerde ise derhâl O’na sığınırdı.
Bazen bir âyet-i kerimeye öylesine teksîf olurdu ki sabaha kadar o âyet ile tefekkür ve niyaz hâlinde bulunurdu. Ebû Zer -radıyallahu anh- şöyle nakleder: Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- bir gece, kıyamda sabaha kadar şu âyet-i kerîmeyi tekrarlayıp durdu:
“Eğer kendilerine azâb edersen, şüphe yok ki onlar, Sen’in kullarındır (dilediğini yaparsın). Şayet onları bağışlarsan, şüphesiz ki (kudreti ile her şeye üstün gelen) Azîm, (hikmetiyle her yaptığını yerli yerince yapan) Hakîm Sen’sin!” (Mâide, 118)
Allah Rasûlü, başka bir gün yukarıdaki âyet-i kerîme ile:
“Rabbim! Putlar insanlardan birçoğunun sapmasına sebep oldular. Şimdi kim bana uyarsa o bendendir…” (İbrahim, 36) ayetini okudu. Ardından ellerini kaldırıp: “Allahım! Ümmetim, ümmetim!” diye yalvarmaya başladı. Bir taraftan da ağlıyordu. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak, Cebrâil -aleyhisselam- vasıtasıyla O’na: “Ümmetin hususunda Seni razı edeceğiz ve Seni asla üzmeyeceğiz” müjdesini ulaştırdı (Müslim, Îman, 346).
İşte Allah Rasûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem-, ümmetine böylesine düşkün ve merhametliydi. Bu hadîs-i şerîfi iyice tefekkür ederek, O’na olan muhabbetimizi ve bu muhabbetimizin delili olarak Sünnet-i Seniyye’yi ne kadar yaşayabildiğimizi muhâsebe etmeliyiz.
Günümüzde insanın tefekkür ve sorumluluk hâlinin en büyük düşmanı, sanal medya ve gereksiz dış alâkalardır. Bu tür meşguliyetler farkında olmadan tefekkür ve tahassüs merkezi kalbin kapılarını kilitler; kalpler sekîne, itmi’nan, şükür, sürûr ve huşûdan uzak kalır. Böyle olunca sıkıntılar, yalnızlık, bencillik, kaygı ve öfke insanı istila eder.
Şifâmız, Hakk’ın kevnî ve kitâbî âyetlerini kalben okuyabilmeye niyet etmek ve bu yolda gayretlerimizi artırmakta gizlidir. Kalben Kur’ân tilaveti, derin tefekkür ve Allah’a yöneliş, insanın ruhî dinginliğini sağlayan en önemli vesilelerden biridir. Allah Rasûlü’nün tefekkür ve ümmet sevgisi, bizlere hem manevi rehberlik yapmakta hem de günlük hayatımızda sorumluluk ve muhasebe bilincini güçlendirmektedir.