Ashâb-ı kirâmın önde gelen isimlerinden biri olan Ukbe b. Âmir (r.a.), Peygamber Efendimiz’den (s.a.v.) bizzat işittiği ve rivayet ettiği salavâtı şu şekilde nakletmiştir:
"اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ النَّبِيِّ الْأُمِّيِّ وَعَلَى اٰلِ مُحَمَّدٍ"
“Allah'ım! Ümmi (okuma yazma bilmeyen) Nebî Muhammed'e ve onun âline salât eyle!”
Bu salavât, hem Peygamber Efendimiz’in ümmi vasfını vurgulamakta hem de onun ailesine (âline) duanın ulaşmasını temenni etmektedir. Salavat getirmek, müminler için hem bir ibadet hem de bir sevgi ifadesidir. Özellikle Cuma günleri, namazlardan sonra ve Resûlullah’ın ismi anıldığında salavat getirmek sünnettir.
Ukbe b. Âmir (r.a.), İslam tarihinde önemli bir sahabîdir. Müslüman olmadan önce çobanlık yapmış, hicret ederek Suffe ehline katılmış ve ilim yolunda büyük mesafeler kaydetmiştir. Hz. Peygamber’in kâtiplerinden biri olan Ukbe, çeşitli seferlere katılmış, Mısır valiliği görevinde bulunmuş ve kıraat ile fıkıh gibi alanlarda derin bir bilgiye sahip olmuştur. Onun kendi hattıyla yazdığı bir mushaf da kaynaklarda zikredilmektedir.
Kadı İyaz’ın kaleme aldığı “Şifa-i Şerif” adlı eserde geçen bu salavât, müminlere Peygamber Efendimiz’e salât ü selam getirmenin edebini ve anlamını öğretmektedir.
SALAVAT NE ZAMAN GETİRİLİR?
-
Peygamber Efendimiz’in adı anıldığında
-
Namaz sonrası dualarda
-
Cuma günü ve gecesinde
-
Zorluk ve sıkıntı anlarında
-
Mevlid, kandil ve özel günlerde
SALAT Ü SELAM NEDİR?
Salât ü selam, Peygamber Efendimiz'e dua etmek, onu anmak ve ona sevgi ve bağlılığımızı ifade etmenin en özel yoludur. Her bir salavat, müminin gönlünden çıkan bir rahmet niyazıdır ve Allah katında değerli bir ameldir.
