Şâh-ı Nakşibend Hazretleri: “Nefsine Muhalefet Eden Kurtuluşa Erişir”
Şâh-ı Nakşibend Hazretleri: “Nefsine Muhalefet Eden Kurtuluşa Erişir”
İçeriği Görüntüle

Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, insanları İslâm’a davet ederken veya müslümanları irşâd ederken söz ve davranışlarıyla en güzel metotları uygulamıştır. Nitekim Muaz bin Cebel’i Yemen’e gönderirken ona şu tavsiyelerde bulunmuştur:

“Doğrusu sen ehl-i kitap olan bir topluma gidiyorsun. Onları, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve benim Allâh’ın Rasûlü olduğuma şehâdet etmeye davet et. Şayet buna itaat ederlerse, Allâh’ın kendilerine bir gündüz ve gecede beş vakit namazı farz kıldığını bildir. Bunu kabul edip itaat ederlerse, zenginlerinden alınıp fakirlerine verilmek üzere zekâtın farz kılındığını haber ver. Buna da itaat ettikleri takdirde, mallarının en kıymetlilerini almaktan sakın! Mazlumun bedduâsını almaktan çekin, çünkü onun bedduâsı ile Allah arasında perde yoktur.” (Buhârî, Zekât, 41, 63; Müslim, Îmân, 29-31)

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, tebliğ esnasında hem müjdeleyici (beşîr) hem de uyarıcı (nezîr) olmuştur. Bu nedenle, din dilinin sadece korkutma veya sadece müjdeleme üslûbuyla kullanılması, ilâhî ve nebevî üslûptaki dengeye aykırıdır.

Örnek olarak, muharref Hıristiyanlıkta görüldüğü gibi sadece sevgi dili kullanılarak yanlışların düzeltilmemesi ve hoşgörü adı altında nefislerin azdırılması doğru değildir. Dînimiz îtidâl ve denge dinidir; müjde ve uyarı ihtiyaç nisbetinde tebliğde yer almalıdır. Rahmet ise her zaman gazabı geçmiştir.

Rabbimiz, Efendimiz’in güzel ahlâkından, örnek davranışlarından ve gönül dokusundan hisseler alabilmeyi cümlemize nasîb eylesin. Âmîn.