Zaman, engin denizlerde süzülüp giden bir gemi gibidir ve bu gemi sessizce, hiç fark ettirmeden bizi ölüme doğru götürür. Gemi limandan, yani dünyadan, sanki hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce ayrılır. Ne bir mendil sallanır ne de bir elveda kolu; bu ayrılışta hiçbir duygu dışa vurulmaz.

Bu durum, insanın hayatının değerini yeterince anlamadığı, zamanı ve ömrünü hakkıyla değerlendiremediği için ölümün aniden ve sessizce yaklaştığını simgeler.

Rıhtımda kalanlar—yani geride kalanlar—bu sessiz yolculuktan büyük bir elem ve hüzünle ayrılırlar. Uzun zaman boyunca sonsuz ufka bakar, gözleri nemli kalır. Çünkü giden geri dönmez, ömrün kıymeti bilinemeden hayat son bulur.


Bu şiir, insanın yaşamını değerlendirmemesinin sonucunda, ölümün gelip sessizce onu alıp götürmesini çok etkileyici ve hüzünlü bir şekilde ifade eder.


Bu temayı Kur’an ve Hadis ile de destekleyebiliriz:

“Nihayet o gün (dünyada yararlandığınız) nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz.”
(Tekâsür, 8)

  • Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz de buyurur:

“İki nimet vardır ki insanların çoğu onların kadrini bilmez: sıhhat ve boş zamandır.”
(Buhârî, Rikak, 1; İbn Mâce, Zühd, 15)

Hz. Mevlânâ ve İmam Şâfiî gibi büyük mutasavvıflar da zamanı iyi kullanmanın, nefis tuzaklarından korunmanın ve hayatı değerlendirmenin önemini vurgularlar:

  • Hz. Mevlânâ:

“Ey benim cânânım, ey cânımın cânı, aklını başına al, iyi değerlendir zamânı!”

  • İmam Şâfiî:

“Zaman kılıç gibidir; sen onu kesmezsen o seni keser.”


Özetle, Sessiz Gemi şiiri, insanın zamanın değerini bilmediğinde ölümün sessiz ve kaçınılmaz olarak gelip onu alacağını, geride kalanların ise acı ve hüzünle bu kaybı yaşayacağını simgeler. Bu, insanı ömrünü iyi değerlendirmeye, Allah’a ve hayırlı amellere yönelmeye çağıran derin bir hatırlatmadır.