Bugünün gençleri evlilikten kaçmıyor; daha çok anlamını yitirmiş, duygusal ve ekonomik olarak sürdürülemez hale gelmiş ilişkilerden uzak duruyor. Çünkü artık evlilik, sadece sevgiyle değil; sosyal onay, ekonomik istikrar ve duygusal olgunlukla da sınanıyor.

Ve tüm bu karmaşanın ortasında asıl ihtiyacımız hâlâ aynı: Anlaşılmak, sevilmek, korunmak ve bir yere ait olmak. Geleneksel değerlerin söylediği gibi, huzur ne fazlada ne gösterişte. İnsan, eksik olmaya razı olduğunda tamamlanabilir. Çünkü evlilik, iki kusursuz insanın birleşmesi değil; eksikleri birlikte taşıyabilen iki yorgun ruhun yolculuğudur.

Peki Ne Yapmalı?

Evlilik hâlâ anlamlı olabilir, ama bu anlamı yeniden tarif etmemiz gerekiyor. Sorun yalnızca gençlerin evlenmek istememesi değil; evliliği tanımamaları ya da tanıdıkları şekliyle ona güvenememeleri. Önce güveni geri getirmeliyiz — sevginin emekle büyüdüğüne, sözün sadakatle değer kazandığına, birlikte yaşamanın mümkün olduğuna dair inancı tazelemeliyiz.

Bu da ancak eğitimle, kültürel dönüşümle ve görünür örneklerle olur. Aileyi kutsallaştırmak değil, yaşanabilir kılmak gerek. Mükemmel eş fikrinden çok, birlikte öğrenen, birlikte büyüyen yol arkadaşlığı fikri yaygınlaşmalı. İnsanlar birbirini değiştirmeye değil, anlamaya odaklandığında bağlar güçlenir.

Gençlere yük değil, umut taşımalıyız. Hayat kurmanın, gösterişli bir düğünden çok daha önemli olduğunu anlatmalıyız. Sosyal medyada pazarlanan aşkların değil, gerçek hayatta yaşanmış ilişkilerin daha fazla görünür olduğu bir anlatı inşa etmeliyiz.

Erkeklik yalnızca güçle; kadınlık yalnızca sabırla tanımlanmamalı. Her iki cinsiyetin de ilişkide üstlenebileceği ortak sorumluluklar, yeni bir denge zemini yaratmalı. Evlilik, korkulacak değil; üzerinde emek verilerek inşa edilecek bir süreç olarak görülmeli. Bu süreci destekleyecek ekonomik, psikolojik ve sosyal modeller de ihmal edilmemeli.

En çok da şunu unutmamalıyız: Evlilik bir hayal değil, bir hayat biçimidir. Ve birlikte kahvaltı etmeyi bile beceremeyenler, bir ömrü paylaşamazlar. Bu yüzden önce küçük olandan başlamalıyız — bir sofrayı, bir günü, bir duyguyu paylaşabilmekten.

Evet, zaman değişti. Ama sevgi hâlâ mümkün. Ve eğer gerçekten neyi kaybettiğimizi anlarsak, yeniden inşa etmek için hâlâ bir şansımız var.

Kurban Etinden Geriye “Sadece Bir Kürek Kemiği” Mi Kaldı? Hadisi Şerifi Nasıl Anlamalıyız?
Kurban Etinden Geriye “Sadece Bir Kürek Kemiği” Mi Kaldı? Hadisi Şerifi Nasıl Anlamalıyız?
İçeriği Görüntüle

Çünkü aile, sadece bireylerin tercihiyle oluşan bir yapı değil; toplumu ayakta tutan temel bir sistemdir. Bu yüzden korunması da, güçlendirilmesi de yalnızca kültürel değil; aynı zamanda sosyal, ekonomik ve politik bir sorumluluktur.