Kur’an-ı Kerim’de yer alan Taha Suresi’nin 124 ve 125. ayetlerinde, Allah’ı anmaktan yüz çevirenlerin “kör olarak diriltileceği” bildirilir. Bu ifadeyi derinlemesine inceleyen müfessirler, konuyu iki farklı açıdan değerlendirmiştir.
Birinci görüşe göre; kâfirler kabirlerinden gözleri açık olarak diriltilecek, ancak mahşer meydanında gözlerinin nûru alınacak ve kör hâlde bırakılacaklardır. Bu görüş, İsrâ Suresi 97. ayette geçen
“Biz onları kıyamet günü kör, dilsiz ve sağır olarak yüzükoyun haşrederiz...”
ifadeleriyle de desteklenmektedir.
İkinci görüşe göre ise, buradaki “körlük” basiret körlüğüdür. Yani bu kişiler, dünyada iken Allah’ın ayetlerine gözlerini kapatmış, kalplerini küfür karanlığıyla mühürlemişlerdir. Kıyamet günü geldiğinde, artık kendilerini savunacak hiçbir delil bulamayacak, kalp ve idrak körlüğü içinde kalacaklardır.
Müfessirlerden Fahreddin Râzî, Beyzâvî ve İbn Âşûr, bu ikinci görüşün de güçlü bir ihtimal olduğunu vurgular. Zira Kur’an’ın başka ayetlerinde şöyle buyrulur:
“Her kim bu dünyada (manen) kör ise, ahirette de kördür. Üstelik iyice yolunu şaşırmıştır.” (İsrâ, 17/72)
Dolayısıyla, bazı âlimler bu körlüğün hem bedenî hem de ruhî olabileceğini, kâfirlerin dünyada sahip oldukları inkârın âhirette hem gözlerine hem kalplerine bir perde olarak döneceğini ifade ederler.
Sonuç olarak:
Kıyamet günü, Allah’ın rahmetinden uzak kalmış kimseler için “körlük”, sadece gözlerin kararması değil; hakikati inkâr eden kalplerin artık hiçbir ışığı görememesi anlamına gelir.
Bu durum, hem cezanın adaletini hem de imanın nurunun kıymetini gözler önüne sermektedir.




