İlâ Hadisesi, Rasûlullah Efendimiz’in (s.a.v.) hanımlarından biriyle arasında geçen özel bir hadise üzerine yaşanmış, Kur’ân-ı Kerîm’in Tahrîm Sûresi’nde açıkça bildirilen önemli bir olaydır. Bu olayın perde arkasında, Efendimiz’in hanımlarına duyduğu sevgi, onların hassasiyetleri, aile içi denge ve nihayetinde Allah’ın Peygamberi’ni dahi ilahî ölçüyle terbiye edişi vardır.

Olayın detayları sahabîlerin rivayetlerinde açıkça anlatılır. Abdullah b. Abbâs (r.a.), “Eğer ikiniz de Allah’a tevbe ederseniz ne iyi olur, çünkü ikinizin de kalpleri eğildi...” (Tahrîm, 66/4) âyetinde bahsedilen iki mübarek hanımın kim olduğunu merak ettiğini ve bunu Hz. Ömer’e (r.a.) sorduğunu nakleder. Hz. Ömer, bu iki hanımın Hz. Âişe ve Hz. Hafsa (r.anhuma) olduğunu söyler ve İlâ Hadisesi’nin arka planını şöyle anlatır:

Medine’ye hicretten sonra Kureyşli erkekler, Ensâr kadınlarının kocaları üzerindeki etkilerini görünce kendi eşlerinde de bu davranışların başladığını fark etmişti. Hz. Ömer, hanımının kendisine karşılık vermesinden rahatsız olmuş, ancak onun “Peygamber’in hanımları da ona zaman zaman karşılık veriyor” demesiyle şaşkınlığa düşmüştü. Bu olay üzerine kızı Hafsa’yı uyaran Hz. Ömer, “Rasûlullah’a darılan, ona karşı gelen perişan olur!” diyerek onu dikkatli olmaya çağırmıştı.

Kısa bir süre sonra Medine’de “Rasûlullah (s.a.v.) hanımlarını boşadı” haberi yayıldı. Bu söylentiyi duyan Hz. Ömer büyük bir endişeyle Mescid’e koştu. Durumu araştırmak için Efendimiz’in yanına gitmek istedi ancak içeri alınmadı. Israrla bekledikten sonra nihayet huzura kabul edildiğinde, Peygamber Efendimiz’i hurma lifinden yapılmış bir hasır üzerinde, mütevazı bir odada istirahat hâlinde buldu. Hasırın izleri mübarek bedenine geçmişti. Bu manzara Hz. Ömer’i derinden etkiledi.

O, duygularına hâkim olamayarak, “Yâ Rasûlallah, Fars ve Rum hükümdarları dünya nimetleri içinde yaşarken siz bu hâlde misiniz?” dedi. Efendimiz (s.a.v.) ona şöyle cevap verdi:

“Onlar, karşılıklarını dünya hayatında almış kimselerdir.”

Bu söz, hem Hz. Ömer’in hem de ümmetin kalbinde yankılandı. Zira bu cümle, mü’minin gayesinin dünya rahatlığı değil, Allah’ın rızası olduğunu anlatıyordu.

Olayın aslı ise, Rasûlullah’ın (s.a.v.) hanımlarından biriyle arasında geçen bir sırrın ifşasıyla başlamıştı. Hz. Hafsa, Efendimiz’in kendisine gizli olarak söylediği bir şeyi Hz. Âişe’ye anlatmıştı. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak, “Allah’ın sana helâl kıldığı şeyi niçin kendine haram kılıyorsun?” (Tahrîm, 66/1) âyetini indirerek Peygamber’ini uyardı.

Efendimiz (s.a.v.), hanımlarını memnun etmek için yaptığı bu davranıştan dolayı çok üzüldü. Ardından bir ay boyunca hanımlarının yanına girmemeye karar verdi ve inzivaya çekildi. Bu durum, hem Peygamber ailesi hem de bütün Medine için sarsıcı bir hâdiseydi. Çünkü Efendimiz’in evinde bile bir kırgınlık yaşanabiliyordu. Ancak bu kırgınlık bile vahyin terbiyesinden geçiyor, sonuçta rahmete dönüşüyordu.

Çocuğu Okula Giden Ailelere PTT’den 20 Bin TL’ye Kadar Destek!
Çocuğu Okula Giden Ailelere PTT’den 20 Bin TL’ye Kadar Destek!
İçeriği Görüntüle

Yirmi dokuz günün sonunda Efendimiz, Hz. Âişe’nin yanına girdiğinde o, “Yâ Rasûlallah, bir ay tamam olmadan geldiniz.” dedi. Peygamber Efendimiz ise tebessüm ederek, “Ay bazen yirmi dokuz olur.” buyurdu.

Bu hadisenin ardından Cenâb-ı Hak, Peygamber’e hanımlarını “muhayyer kılma” emrini indirdi:

“Ey Peygamber! Zevcelerine söyle: Eğer siz dünya hayatını ve onun ziynetini istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerinizi vereyim, güzellikle sizi salıvereyim. Yok, eğer Allah’ı, Rasûlü’nü ve âhireti istiyorsanız, Allah sizin için büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” (el-Ahzâb, 33/28-29)

Hz. Âişe (r.anha), bu âyeti duyunca hiç tereddüt etmeden “Ben elbette Allah’ı, Rasûlü’nü ve âhiret yurdunu isterim.” dedi. Onun bu sözü diğer annelerimize de örnek oldu ve hepsi aynı kararı verdiler.

İlâ Hadisesi, Peygamber ailesinde yaşanan insani bir kırgınlığın, ilahî terbiye ile nasıl bir hikmete dönüştüğünü gösterir. Bu olay, mü’minler için şu dersleri taşır:

  • Aile içinde sabır, edep ve ölçü elden bırakılmamalıdır.

  • Allah’ın helâl kıldığı şeyleri kişisel duygularla haram saymak doğru değildir.

  • Her sıkıntı, doğru bir duruşla rahmete dönüşebilir.

  • Asıl saadet, dünya nimetlerinde değil, Allah rızasındadır.

Rasûlullah’ın (s.a.v.) hayatında yaşanan bu hadise, onun beşerî yönünü gösterirken, aynı zamanda Allah’ın sevgili Resûlü’nün bile vahyin ölçüsüyle eğitildiğini ortaya koyar. İlâ Hadisesi, günümüz mü’minlerine de aile ilişkilerinde sabır, tevazu ve dengeyi öğreten ebedî bir rehberdir.