Deprem sonrası çocukların ölümle ilk karşılaşmaları, ebeveynlere zor bir sorumluluk yükledi. Uzmanlar, ölümün yokluk değil; ahirete açılan bir kapı olduğunun...
Her hayat sahibinin mutlaka yaşayacağı ölüm, Hz. Mevlânâ’ya göre yok oluş değil; “Şeb-i Arûs”, yani en yüce dosta kavuşma gecesidir....
"Cenazemi kim yıkayacak?" değil, "Ruhumu kim karşılayacak?" sorusunu sormalı insan. Çünkü ölüm bedenin değil, ruhun sonsuz yolculuğudur.
Ölüm, kaçılacak bir son değil, hazırlanılacak bir başlangıçtır. Onu korkuyla değil vuslatla karşılayabilmek, ancak sâlih bir ömürle mümkündür.
Deprem sonrası çocukların ölümle ilk karşılaşmaları, ebeveynlere zor bir sorumluluk yükledi. Uzmanlar, ölümün yokluk değil; ahirete açılan bir kapı olduğunun...
Her hayat sahibinin mutlaka yaşayacağı ölüm, Hz. Mevlânâ’ya göre yok oluş değil; “Şeb-i Arûs”, yani en yüce dosta kavuşma gecesidir....
"Cenazemi kim yıkayacak?" değil, "Ruhumu kim karşılayacak?" sorusunu sormalı insan. Çünkü ölüm bedenin değil, ruhun sonsuz yolculuğudur.
Ölüm, kaçılacak bir son değil, hazırlanılacak bir başlangıçtır. Onu korkuyla değil vuslatla karşılayabilmek, ancak sâlih bir ömürle mümkündür.
Deprem sonrası çocukların ölümle ilk karşılaşmaları, ebeveynlere zor bir sorumluluk yükledi. Uzmanlar, ölümün yokluk değil; ahirete açılan bir kapı olduğunun...
Her hayat sahibinin mutlaka yaşayacağı ölüm, Hz. Mevlânâ’ya göre yok oluş değil; “Şeb-i Arûs”, yani en yüce dosta kavuşma gecesidir....
"Cenazemi kim yıkayacak?" değil, "Ruhumu kim karşılayacak?" sorusunu sormalı insan. Çünkü ölüm bedenin değil, ruhun sonsuz yolculuğudur.
Ölüm, kaçılacak bir son değil, hazırlanılacak bir başlangıçtır. Onu korkuyla değil vuslatla karşılayabilmek, ancak sâlih bir ömürle mümkündür.
Deprem sonrası çocukların ölümle ilk karşılaşmaları, ebeveynlere zor bir sorumluluk yükledi. Uzmanlar, ölümün yokluk değil; ahirete açılan bir kapı olduğunun...
Her hayat sahibinin mutlaka yaşayacağı ölüm, Hz. Mevlânâ’ya göre yok oluş değil; “Şeb-i Arûs”, yani en yüce dosta kavuşma gecesidir....
"Cenazemi kim yıkayacak?" değil, "Ruhumu kim karşılayacak?" sorusunu sormalı insan. Çünkü ölüm bedenin değil, ruhun sonsuz yolculuğudur.
Ölüm, kaçılacak bir son değil, hazırlanılacak bir başlangıçtır. Onu korkuyla değil vuslatla karşılayabilmek, ancak sâlih bir ömürle mümkündür.