Adn; kelime olarak “devamlı ikamet edilen yer”, “merkez” ve “asıl maden yatağı” gibi anlamlara gelir. Kur’ân-ı Kerîm’de on bir âyette "cennât" kelimesiyle birlikte kullanılarak “Cennâtü Adn – Adn Cennetleri” şeklinde geçer.
Bu, yalnızca cennetin bir bölgesi değil, âdeta cennetin özü ve en kıymetli katmanıdır. Âlimlere göre bu tabir bazen cennetin tamamını, bazen en üst derecelerini işaret eder.
Kur’an, Adn Cennetleri’ni şöyle tasvir eder:
“İçinde ebedî kalacakları, altından ırmaklar akan Adn Cennetleri vardır…”
(et-Tevbe, 9/72)
Bu yurt, güzel meskenlerle, altın ve incilerle bezenmiş ipek giysilerle, tahtlarla, ırmaklarla, hurilerle ve ilâhî ikramlarla doludur. Orada boş söz duyulmaz, yorgunluk hissedilmez, hüzün barınmaz.
Kimler girecek bu cennetlere?
Kur’an’a göre Adn Cennetleri, şu özellikteki müminlere vaad edilmiştir:
-
İman eden, salih amel işleyen,
-
Allah’a verdiği sözü tutan,
-
Sabreden, namaz kılan, infakta bulunan,
-
Günahlardan tevbe eden, iyiliği yaygınlaştıran,
-
Hayırda yarışan, Allah yolunda malıyla ve canıyla cihad eden...
Onlar için şu müjde vardır:
“İşte Adn Cennetleri! Onlara, içinden ırmaklar akan bu cennetlere gireceklerdir…”
(el-Kehf, 18/30-31)
Hadislerde ise, Adn Cenneti'nde her şeyin altın ve gümüşten olduğu, orada bulunanların Rabbini görebilecekleri bildirilmektedir. Allah’ın azametini perdeleyen hiçbir şey onlarla Rableri arasında olmayacaktır.
“Onlar için, Adn Cennetleri vardır. Rableri katında büyük bir mükâfat ve mağfiret hazırlanmıştır.”
(el-Beyyine, 98/8)
Adn, sadece bir yer değil; sadakatin, sabrın ve Allah’a yakınlığın mekânıdır. Kalplerin özlediği o ebedî yurt, her şeyiyle Rabbin rızâsına eren kullar için hazırlanmıştır.