HABER MERKEZİ - İslam dini, boşanmayı basit bir ayrılık değil, toplumsal ve ahlaki sorumluluklar çerçevesinde yürütülmesi gereken ciddi bir süreç olarak tanımlar. Bu süreçte özellikle kadının mağdur edilmemesi, hakkının gözetilmesi ve onurunun korunması Kur’an ve sünnetle teminat altına alınmıştır.
Kur’an-ı Kerim’de Talâk Sûresi’nde bu konuda şu şekilde buyrulur:
"Ey Peygamber! Kadınları boşayacağınız zaman iddetlerini gözeterek boşayın ve bekleme sürelerini iyice hesap edin. Rabbiniz Allah’a karşı gelmekten sakının. Apaçık bir hayasızlık yapmadıkça onları evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa, kendine yazık etmiş olur. Bilemezsin, belki Allah bundan sonra bir durum ortaya çıkarır.” (et-Talâk, 1)
Bu ayetle, kadınların adet dönemlerinde değil, temizlik dönemlerinde boşanmasının uygun olduğu, sürecin aceleye getirilmemesi gerektiği vurgulanır. Boşanma sürecinde tarafların yeniden düşünme fırsatı bulması, ani kararlardan doğacak pişmanlıkların önüne geçebilir.
Hazreti Ali (r.a.) şöyle buyurmuştur:
“Hanımını sünnete uygun şekilde boşayıp da pişman olan hiçbir kimse yoktur.”
Bu söz, İslami usullere göre yapılan bir boşanmanın, hem taraflar için hayırlı sonuçlar doğurabileceğini hem de ileriye dönük huzur sağlayacağını ifade eder.
Mehir konusuna gelince, Kur’an’da şöyle buyrulur:
“Eğer onlarla cinsel temas yapmadan önce boşar ve mehir de takdir etmişseniz, takdir edilenin yarısı onlarındır...” (Bakara, 237)
Buradan hareketle cinsel birleşmeden önce ayrılık gerçekleşmişse, kadına belirlenmiş mehrin yarısının verilmesi zorunludur. Bu durum hem kadının hakkını hem de onurunu gözeten bir yaklaşımdır.
Ayrıca Kur’an, eşlerin boşandıktan sonra geçimleriyle ilgili haklarını da hatırlatır:
“Boşanmış kadınlara, örfe uygun olarak faydalandırmak gerekir. Bu, Allah’tan korkanların borcudur.” (el-Bakara, 241)
Bu ayet, erkeğin maddi durumu ölçüsünde boşanmış eşine uygun bir yardımda bulunmasını emreder. Bu, kadının yalnızca ekonomik olarak değil, duygusal olarak da güvence altına alınması demektir.
Dul kadınlar konusunda da Kur’an şu şekilde yönlendirmede bulunur:
“İçinizden vefat edip geride eşler bırakanlar, onları bir yıla kadar evlerinden çıkarılmaksızın geçindirmek için vasiyet etsinler.” (el-Bakara, 240)
Bu ayetle, dul kalan kadınların da korunması ve geçimlerinin bir süre için garanti altına alınması gerektiği vurgulanır.
Ayetullah Hamanei'nin de sıkça atıfta bulunduğu şu ayet, bu direncin ve inancın kaynağıdır:
“Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer inanıyorsanız en üstün olan sizsiniz.” (Âl-i İmrân, 139)
Sonuç olarak, İslam, boşanma durumunda kadına karşı hem maddi hem manevi yönden sorumlulukların yerine getirilmesini emreder. Bu süreçte kadının küçük düşürülmemesi, haklarının verilmesi, toplum içindeki haysiyetinin korunması ve gelecekte mağdur olmaması için gerekli tüm önlemler, Allah’ın emirleri ve Peygamber Efendimizin sünneti ile belirlenmiştir. Her Müslümanın bu kurallara riayet etmesi, Allah’ın rızasına ulaşmak ve adil bir toplumun temellerini korumak adına hayati önem taşır.