Dua, kulun Rabbi ile arasındaki en mahrem, en içli andır. Sözden önce kalbin konuştuğu bu anda ellerin duruşu, hem bir edep hem de bir niyaz halidir. Ellerini semaya kaldıran kul, aslında kalbini de yücelere yöneltmiş olur. İşte bu yüce hâlin hem sünnetten dayanakları hem de mezhepler arası uygulamadaki incelikleri dikkat çekicidir.
Dua sırasında ellerin yukarı çevrilmesi sünnettir. Bu, sadece fiziksel bir hareket değil, derin bir anlam taşıyan bir haldir. Ellerin göğe kaldırılması, Allah’ın gökte bir mekânda olduğu düşüncesinden değil, göklerin azamet ve yüceliği temsil etmesindendir. Resûl-i Ekrem (s.a.s.) dua ederken, koltuk altlarının beyazlığı görünecek kadar ellerini kaldırdığı rivayet edilmiştir (Buhârî, De‘avât, 23 [6341]).
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
"Allah’a avuçlarınızı yukarıya çevirerek dua edin, ellerinizin tersini değil. Duayı bitirdiğinizde de ellerinizi yüzünüze sürün."
(İbn Mâce, İkâmetü’s-salavât, 119 [1181]; Duâ, 13 [3866])
Ancak dua her zaman aynı hâl üzere yapılmaz. Bela, musibet ya da korku anlarında ellerin yönü değişebilir. Nitekim rivayetlere göre Peygamber Efendimiz (s.a.s.), bir şeye nail olmak istediğinde ellerinin içini göğe doğru çevirir, bir kötülükten sakınmak istediğinde ise avuçlarını yere doğru tutardı (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 4/56 [16613]; Azîmâbâdî, ‘Avnü’l-ma‘bûd, 4/251 [1486]).
Bu uygulama mezhepler arasında farklılık gösterir:
Şafiîler, korkulan bir şeyden Allah’a sığınırken elleri ters çevirmenin sünnet olduğunu kabul eder.
Hanefîler ise bu uygulamayı sadece yağmur duası gibi özel durumlara has kılar, genelleştirmez. Onlara göre dua ederken avuç içinin göğe çevrilmesi, niyazın anlamına daha uygundur.
Resûlullah (s.a.s.), dua sırasında bazen ellerini omuz hizasına kadar kaldırır, ellerin arasını ise ne çok geniş ne de çok dar tutardı (Buhârî, De’avât, 23 [6341]; Ebû Dâvûd, Tefrî‘u ebvâvi’l-vitr, 23 [1489]).
“Hz. Peygamber (s.a.s.), dua sırasında ellerini bir araya getirdi.” (Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân, 14 [5017]) şeklindeki rivayet de, “ellerini bir hizada tuttu; biri yukarıda biri aşağıda değildi” (Tahtâvî, Hâşiye, 317-318) diye yorumlanmıştır.
Namazlardan sonra ya da başka zamanlarda dua ederken elleri yüze sürmek de, ellerin kaldırıldığı dualarda sünnet kabul edilmiştir (İbn Mâce, Duâ, 13 [3866]). Ancak el kaldırılmadan yapılan dualarda, ellerin yüze sürülmesi gerekmez.
Aynı zamanda Hz. Peygamber’in (s.a.s.) ellerini hiç kaldırmadan da dua ettiği rivayet edilmiştir (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 3/181 [12890]). Bu da bize gösteriyor ki dua bir şekil değil, bir yöneliş; bir beden hali değil, bir kalp teslimiyetidir.
Bu konularda en önemli ölçü, şekillerde taassuba kapılmamaktır. Zira Allah Teâlâ kalplerde olanı bilir; ellerin yönü değil, niyetin yönü önemlidir.
Kaynaklar: Ahmed b. Hanbel 27/98; Mecmau’z-zevaid, 10/168; Cemu’l-fevaid, 2/618; el-Fethu’l-kebir, 2/357; Nevevî, el-Minhâc, 6/190; İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, 2/518.