Affetmek, Kur’ân ve Sünnet’te teşvik edilen yüce bir ahlâkî meziyettir. Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-, bir gün sahâbîlerine şöyle buyurmuştur:
“Sizden biri, Ebû Damdam gibi olmaktan âciz midir?”
Sahâbîler sorar: “Ebû Damdam kimdir?”
Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- şöyle cevap verir:
“Sizden önceki ümmetlerden birine mensuptu. ‘Bana hakaret eden ve gıybetimi yapanlara hakkımı helâl ediyorum.’ derdi.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 36/4887)
Bu hadis, affetmenin yalnızca kişisel huzur değil, ahiret mükâfatı açısından da büyük değer taşıdığını ortaya koymaktadır.
Gıybet Edeni Affetmek Sadaka Olur
Ulbe bin Zeyd -radıyallâhu anh- isimli sahâbî de bu ahlâkın güzel bir örneğidir. Gıybetini yapanlara hakkını helâl etmiş ve bu helalliği Allah katında sadaka niyetiyle sunmuştur. Allah Teâlâ da onun bu ihlâsını kabul etmiş, sadakasını geçerli saymıştır.
Eşler Arasında Helâlleşme Örneği
Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ-, vefatı yaklaşan Ümmü Habîbe -radıyallâhu anhâ- ile aralarında geçen helâlleşmeyi şöyle aktarır:
“Allah bu husustaki bütün hatalarını mağfiret eylesin, bütün haklarım helâl olsun.”
Ümmü Habîbe de: “Beni çok sevindirdin, Allah da seni sevindirsin.” demiştir.
Bu davranış, aile içi ilişkilerde bile affediciliğin nasıl olması gerektiğini göstermektedir.
Affetmenin Fazileti Kur’ân’da ve Hadislerde Yer Alır
Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyrulur:
-
“Affetmeniz, takvâya daha yakındır.” (el-Bakara, 237)
-
“Allah’ın sizi affetmesini istemez misiniz?” (en-Nûr, 22)
Peygamber Efendimiz de, affetmenin şeytana karşı zafer olduğunu bildirmiş, İmam Şâfiî de affetme teklifini reddeden kişinin kibirle şeytana benzediğini ifade etmiştir.
Sonuç:
Günümüzde insanlar arasında dargınlıklar, kırgınlıklar, gıybetler ve yanlış anlamalar oldukça yaygındır. Ancak Peygamberimizin ve sahâbîlerin örnekliğinde gördüğümüz gibi, affetmek, helâlleşmek ve gönül almak, müminin yüceliğidir.
Sen de kardeşinle Cennete gitmek ister misin?
O hâlde bağışla, helâl et, affet… Çünkü Allah da affedicidir ve affedenleri sever.