Bal arıları, yarım kilogram bal üretebilmek için yaklaşık 2 milyon çiçeği dolaşıyor. Bu zorlu süreçte sadece bal değil, aynı zamanda balmumu, arı sütü ve propolis gibi ürünler de ortaya çıkıyor. Ancak arıların değeri, yalnızca ürettikleriyle sınırlı değil. Tarım ürünlerinin yüzde 75’inden fazlası, arılar sayesinde tozlaşabiliyor. Bu da arıların doğrudan gıda üretiminin ve biyolojik çeşitliliğin temel taşlarından biri olduğunu gösteriyor.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), arıların doğaya ve insanlığa katkısına dikkat çekmek amacıyla, modern arıcılığın öncüsü Anton Jansa’nın doğum günü olan 20 Mayıs’ı, 2018’den bu yana Dünya Arı Günü olarak kutluyor.
308 bin çiçekli bitki türünün yaklaşık %90’ı tozlaşma için arıların da aralarında olduğu tozlaştırıcılara ihtiyaç duyuyor. Bu canlılar yalnızca ürün verimini değil, gıda kalitesi ve çeşitliliğini de artırıyor. Aynı zamanda çevresel dengeyi ve iklim değişikliğine adaptasyonu destekliyor.
Arılar tarafından üretilen ürünler, sağlık ve turizm sektöründe de kullanılıyor. Özellikle propolis ve arı sütü, apiterapi adı verilen alternatif tedavi yöntemiyle hem insan hem de hayvan sağlığını destekliyor. Öte yandan, arıcılık turizmi anlamına gelen apiturizm, ziyaretçilere doğayla iç içe deneyimler sunuyor.
Ne var ki, bu mucizevi canlılar çevre kirliliği, tarım ilaçları ve yaşam alanı kaybı gibi tehditler nedeniyle ciddi risk altında. Uzmanlar, arıların korunmasının sadece doğa için değil, insanlık için de bir gelecek yatırımı olduğunu vurguluyor.
