“Muharrem” kelimesi, hürmet edilen anlamına gelir. İslam’da dört haram aydan biri olan bu ay, fazilet ve bereket yönünden son derece kıymetlidir. Hz. Peygamber’in ifadesiyle “Allah’ın ayı” olarak anılan Muharrem, ilahî rahmetin ve mağfiretin bolca tecelli ettiği zaman dilimlerinden biridir.
Resûlullah (s.a.v.) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur:
“Ramazan’dan sonra en faziletli oruç, Allah’ın ayı olan Muharrem’de tutulan oruçtur. Farz namazlardan sonra en faziletli namaz da gece namazıdır.”
(Müslim, Sıyâm, 202-203)
Muharrem ayının onuncu günü, yani Aşure Günü, İslam tarihinde önemli bir yere sahiptir. Bu günde oruç tutmak, Hz. Peygamber tarafından teşvik edilmiştir. Peygamber Efendimiz Medine’ye geldiğinde Yahudilerin bu günde oruç tuttuğunu görünce sebebini sormuş, onların “Bu, hayırlı bir gündür. Allah o gün Benî İsrail’i düşmanlarından kurtardı. Hz. Mûsâ da o gün oruç tuttu.” demeleri üzerine,
“Ben Mûsâ’ya sizden daha layığım.” buyurarak kendisi de oruç tutmuş ve Müslümanlara da tutmalarını tavsiye etmiştir.
(Buhârî, Savm, 69; Müslim, Sıyâm, 127-128)
Resûlullah, Aşure gününün faziletiyle ilgili olarak:
“Aşure günü orucunun, önceki yılın günahlarına keffâret olacağını umarım.”
(Tirmizî, Savm, 48)
buyurarak bu orucu teşvik etmiştir.
Ancak Yahudilere benzememek amacıyla bir sonraki sene Muharrem’in 9. gününü de oruçla geçireceğini söylemiş, bu da Aşure orucunun 9-10 veya 10-11 Muharrem günlerinde tutulmasının daha uygun olacağına işaret etmiştir.
(Ebû Dâvûd, Savm, 66)
Ayrıca, Ramazan orucu farz kılındıktan sonra, Aşure orucu sünnet kategorisine geçmiş; isteyenin tutabileceği, istemeyenin ise tutmayabileceği bir ibadet olmuştur.
(Buhârî, Savm, 69; Müslim, Sıyâm, 113-126)
Muharrem ayı, başta Aşure günü olmak üzere müminler için rahmet, mağfiret ve faziletlerle dolu bir zaman dilimidir. Bu ayda tutulan oruçlar, müminin hem maneviyatını güçlendirmekte hem de geçmiş hataları için af kapısı aralamaktadır.
