Hindistan’ın Jammu ve Keşmir bölgesinde yaşanan trajik olay, bölgede uzun süredir devam eden baskının boyutunu bir kez daha ortaya çıkardı. 15 Kasım’da polis, Srinagar’da yaşayan Bilal Ahmed Wani’nin evine baskın düzenleyerek, oğlu Jasir Bilal ile kardeşi Nabeel Ahmad’ı gözaltına aldı. Delhi’de 13 kişinin yaşamını yitirdiği bombalı saldırı sonrasında başlatılan geniş çaplı operasyonlarda yetkililer Keşmirlileri suçlamıştı.

Wani, gece boyunca oğlunu ve kardeşini görebilmek umuduyla karakola gitti ancak talebi reddedildi. Umutsuzluk ve korkuyla eve dönen 50 yaşındaki baba, ertesi gün kendini ateşe verdi. Ağır yanıklarla hastaneye kaldırılan Wani, yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti.

Wani’nin trajedisi, Tunuslu Muhammed Buazizi’nin 2010’da kendini yakarak başlattığı büyük toplumsal kırılmayı akıllara getirdi. Ancak Keşmir’deki baskı ortamı nedeniyle bu eylem dünya kamuoyunda karşılık bulmadı.

2019’da Hindistan’ın Keşmir’in özerk statüsünü kaldırmasının ardından bölgede ifade özgürlüğü neredeyse tamamen yok olurken, mülklerin gasp edilmesi, yerleşimci politikaları ve kitlesel gözaltılar sıradan hale geldi. Legal Forum for Kashmir, 2020–2024 yılları arasında en az 1.172 sivil evin yıkıldığını bildiriyor. Gazetecilerden akademisyenlere kadar birçok kişi “beyaz yakalı terörist” ilan edilerek gözaltına alınıyor veya meslekten men ediliyor.

Akhundzade: “Ulema halkın rehberliğini üstlenmeli, Şeriat’ı önce kendileri uygulamalı”
Akhundzade: “Ulema halkın rehberliğini üstlenmeli, Şeriat’ı önce kendileri uygulamalı”
İçeriği Görüntüle

Komşusunun da şüpheliler arasında bulunduğu bir ortamda Wani, ailesinin “kolateral zarar” olarak görüleceğini düşünüyor ve yakınlarının adil bir yargılamaya kavuşamayacağına inanıyordu. İçine düştüğü derin umutsuzluk, onu geri dönüşü olmayan bu acı verici eyleme sürükledi.